8 dk.
24 Aralık 2022
Kolay Zikirler | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Kolay Zikirler | 2. Kısım

Sübhanallahi Velhamdülillahi ve Lâ İlahe İllallahu Vallahu Ekber
 

Hz. Ebu Hureyre (ra) bir gün ağaç dikerken yanına Efendimiz (sas) uğrar ve ne diktiğini sorar. Ebu Hureyre “Kendim için bir fidan dikiyorum.” cevabını verince Efendimiz (sas) “Sana, senin için daha hayırlı bir dikilecek fidan göstereyim mi?” buyurur. Hz. Ebu Hureyre “Göster ey Allah’ın Rasulü!” deyince Efendimiz (sas) “Sübhanallahi Velhamdülillahi ve Lâ İlahe İllallahu Vallahu Ekber” (Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, bütün hamdler Ona mahsustur. Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük Allahtır.” dersen sana cennette bir ağaç dikilir.”1 buyurur.

 

Bu hadis-i şerif dünyadaki amellerimizin ve zikirlerimizin (inşaallah) cennette ne şekilde tecessüm edip karşımıza çıkarılacağına dair güzel bir müjde niteliğindedir.

 

Şunu da hatırlatmak gerekir ki her insanın tarzı, algısı ve bilişsel süreçleri farklı işleyebilir. Dilin mekanik özelliği açısından da daha kolay ve kısa zikirlere eğilimli olabiliriz. Ancak bu durum, yani sürekli kısa zikirlere alışmak zamanla bir ülfet, bir anlamsızlık, hislerde ve anlayışlarda azalma oluşturabilecektir. Bu nedenle arada kısa zikirlerin az daha uzun olanlarını okumak faydalı olabilir. 

 

Bu nedenle tek başına “Sübhanallah”, “Elhamdülillah”, “Allahu Ekber”, “La İlahe İllallah” gibi kısa zikirlerin adeta birleştirilmiş bir versiyonu olan “Sübhanallahi Velhamdülillahi ve Lâ İlahe İllallahu Vallahu Ekber” zikri de adı geçen kısa zikirlerin ifade ettiği ve içinde barındırdığı hakikatlerin adeta ziplenmiş, sıkıştırılmış bir dijital klasörü gibi düşünülebilir.
 

Sübhanallahi ve Bihamdihi

"İki kelime vardır ki bunlar dile hafif, Rahman'a sevimli ve mizanda da ağır gelirler. Bunlar; “Sübhanallahi ve bihamdihi”dir.”2

 

Bu zikrin “Sübhanallahi ve bihamdihi Sübhanallahil Azîm” şeklinde bir versiyonu da yine hadislerde zikredilmiştir.3

 

Sübhanallahi ve bihamdihi: Her türlü kusurdan münezzeh olan Allah Teala’ya hamd ederim veya Allah Teala’yı hamd ile tesbih ederim anlamlarına gelir.

 

Sübhanallahi ve bihamdihi Sübhanallahil Azîm: Hamd, her türlü kusurdan münezzeh olan Allah’adır ve Azîm (Büyük) olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir anlamına gelir.

 

Bu zikrin kıymeti hadis-i şerifte buyurulduğu üzere “Kim sabah akşam yüz defa Sübhânallâhi ve bi-hamdihî: (Ben Allah Teala’yı Ona yakışmayacak her türlü kusurdan tenzih eder, O’na hamd ederim) derse, onun söylediklerinin bir mislini veya daha fazlasını söyleyen kimse dışında hiçbir şahıs, kıyâmet gününde onun söylediğinden daha faziletli bir zikirle gelemez.”4 Şeklinde ifade buyurulmuştur.

 

Bir başka hadiste de “Bir kimse günde 100 defa Sübhânallâhi ve bi–hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa bağışlanır.”5

 

Demek ki bu zikrin tekrarıyla insanın iç mekanizmalarında günahlara karşı bir hoşnutsuzluk, günahlardan uzaklaşma eğilimi oluşmaktadır. 

 

Bu gibi hadisler hakkındaki bir yanlış anlaşılmayı da düzeltmek zorundayız: Bu ve benzeri hadisler, bir insan sabahtan akşama kadar türlü günahların içine bata çıka yaşar, akşamleyin de 100 defa bu zikri söylerse günahları hiçbir şey olmamış gibi affedilir anlamına gelmez. Ancak insan kalbi Allah’a yönelmiş olarak, manasını da bilerek, yani teveccüh ve şuur ile bu zikirleri yapınca adım adım, nokta nokta, parça parça o günahlardan temizlenmiş olur. Üzeri tamamen küçük lekelerden oluşan bir ayna düşünün. Her şuurlu ve teveccüh içinde edilen zikirle o lekeler günden güne, belki her hafta birer birer silinmektedir. O ayna bir anda değil zamanla tertemiz olacaktır.

 

İstiğfar 

 

Aslında bütün zikirler doğrudan veya dolaylı olarak insanın affına vesile olabilecek amellerdendir. Ancak istiğfar zikirleri hem kendi günahını görmeme gibi bir musibetten kurtulmak, hem günaha meyli kırmak hem de daha kapsamlı kulluğun ifadesi olan tevbe ve inabeye atılacak bir adım olması gibi nedenlerle bu noktada öne çıkmaktadır.

 

Farkında olalım olmayalım günahların her türlüsünün salgın gibi yayıldığı günümüzde aklımıza gelen her anda 1 defa bile “Estağfirullah” (Allah’tan günahımı örtüp kusurumu bağışlamasını dilerim) demenin kıymeti asla küçümsenmemelidir. Bu manada Estağfirullah, günah virüslerine karşı alınabilecek en sağlam önlemlerden birisi sayılabilir.

 

Diğer yandan Abdullah b. Mesud’un (ra) bildirdiğine göre Efendimiz (sas) duayı ve istiğfarı üç defa tekrarlamayı severdi.6 Biz de Efendimiz’i (sas) severiz ve ona ittibaen aklımıza her geldiğinde uygun ve mümkün olan her zaman ve ortamda en az üç defa “Estağfirullah” demeyi rahatlıkla ve kısa sürede adet haline getirebiliriz. 

 

Eğer zikirler arasında sayıca çokluk bakımından hangisi daha önemlidir diye sorulmuş olsaydı bazı hadis-i şeriflere istinaden istiğfar zikirlerinin daha önemli olduğunu söyleyebilirdik. Evet, Efendimiz (sas) istiğfarla ilgili “Amel defterinde çokça istiğfar bulan kimselere ne mutlu (onlara müjdeler olsun)!” 7 şeklinde müjdeler veriyor. Allah Resulü (sas)  “Günde yüz defa (bir rivayette de 70 defa) Allah’a istiğfar ederim.”8 buyurarak işin ehemmiyetini göstermiştir.

 

İstiğfar ayrıca günahta ısrar etmenin önünü kesen güçlü bir engeldir. 

 

İstiğfar her şekilde edilebilir. İnsan kendi kelimeleriyle, kendi ifadeleriyle de Allah’tan af ve mağfiret isteyebilir. Bunlar da şüphesiz kıymetlidir. Ancak Efendimiz’in (sas) kendine özgü beyan güzelliği, sözlerinin ve seçtiği kelimelerin kapsayıcılığı gibi nedenlerle Onun ettiği şekilde istiğfar etmek elbette en güzelidir.

 

Bu bağlamda tek başına “Estağfirullah” kelimesi zamanla insanlarda bir alışkanlık, ülfet oluşturunca Efendimiz’in (sav) sıkça kullandığı bir başka istiğfar zikri olan “Estağfirullâh ve etûbü ileyh”9 (Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim.) zikrine de devam edilebilir.

 

Burada şu inceliği de bilmek bu zikri daha derin anlamaya ve hissetmeye vesile olabilir: 

 

“Estağfirullâh ve etûbü ileyh” ibaresindeki ileyh kelimesinin sonundaki “hû” zamiri “O” anlamına gelir ve Allah Teala’yı ifade eder. Bu durumda zikreden kişi Allah Teala’yı Türkçedeki anlamıyla üçüncü tekil şahıs olarak düşünecektir.

 

Bu zikrin bir de farklı hadislerde “Estağfirullâh ve etûbü ileyke” olarak geçen versiyonu vardır ki bu versiyonun sonundaki “ileyke” kelimesinin sonundaki “ke” zamiri “Sen” anlamına gelir ve yine Allah Teala’yı ifade eder. Bu durumda “Estağfirullâh ve etûbü ileyke” zikrinin anlamı “Allah’ım sana istiğfar ediyor ve sana tevbe ediyorum” demek olur.

 

İnsanlar, mizaç, zihinsel çağrışım ve duygusal paradigma açılarından farklı oldukları için kimileri “İleyhi” demeyi “İleyke” demeye tercih edebilirler ve bir insana “O” anlamı “Sen” anlamından daha sevimli gelebilir. Kimileri de Allah Teala’ya direkt hitap etme, doğrudan yalvarıp yakarmayı kendisine daha sevimli ve hoş bulabilir, bu insan da “İleyke” (Sen) demeyi tercih edebilir.

 

Her ne kadar Hz. Aişe (ra) validemizin rivayet ettiği kadarıyla Efendimiz (sav) bu zikri vefatından önce “Sübhanallahi ve bihamdihi, Estağfirullah ve etûbü ileyh” şeklinde söylemişse de bu duanın ikinci kısmı olan “Estağfirullah ve etûbü ileyh” bölümü sadece istiğfar niyetiyle edilebilir. Elbette istifadesini artırmak isteyenler her ikisini birden söyleyerek de bu zikre devam edebilir.

 

İstiğfar zikirlerinin günahların affına vesile olması dışında farklı alanlardaki faydaları da hadislerde zikredilmiştir. Örneğin istiğfara devam etmenin her türlü sıkıntıdan bir çıkış yolu, üzüntülerden kurtulma imkanı, beklenmeyen yerlerden rızıklandırılma nimeti gibi getirileri de hadiste belirtilmiştir.10 Ayrıca ailesine karşı kaba konuştuğunu, bundan kendini alamadığını belirten bir sahabiye Efendimiz (sav) “İstiğfar bakımından ne haldesin?” veya “İstiğfarın nerede?”11 gibi bir soru yöneltir ki bu soru, kusurunun bağışlanması için istiğfar etmesi gerektiği anlamına geldiği gibi istiğfar etmenin bu olumsuz davranışı ıslah edeceği anlamına da gelmektedir.

 

Kıymetli istiğfar duası veya zikirlerinden biri de “Seyyidü’l-İstiğfar” olarak bilinen bir zikirdir. Bu yazıda konumuz sadece kısa zikirler olduğu için bu istiğfarı şimdilik sadece adını vererek ifade etmiş olalım. 

 

1 ) Kütüb-ü Sitte, c. 17, s. 495, hadis no: 1149

2 ) Buhari, Daavat, 65; Müslim, Zikir 31; İbni Mace, Edep, 56.

3 ) Buhari, Daavat, 65

4 ) Müslim, Zikir 26 

5 ) Buhârî, Bed’ü’l–Halk 11, Daavat, 64; Müslim, Zikir, 28

6 ) Ebu Davud, Vitir, 26

7 ) İbni Mace, Edep, 57

8 ) Müslim, Zikir, 12; Ebû Davud, Salat, 361

9 ) Buhârî, Ezân 123, 139; Müslim, Salât 218-220)

10 ) Ebû Davud, Salat, 361

11 ) Kütüb-ü Sitte, c. 17, s. 498