6 dk.
12 Temmuz 2024
Ölüme Yakın Deneyimler | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Ölüme Yakın Deneyimler | 2. Kısım

Yaklaşım

 

Ölüme yakın deneyimler ve benzeri söylentilerin Kur’an ve sünnete uygunluğu meselesinden önce bir bilginin nasıl doğrulanacağı üzerinde durulmalıdır. İnsan duyduğu şeylerin doğrulamasını yahut bir nevi sağlamasını yapmak, bu konuda oldukça dikkatli olmak zorundadır. Aksi hâlde hiç olmayacak şeylere inanmış olabilir.

 

Bilginin doğrulanmasını önemsemeliyiz. Bu doğrulama işlemi bir hadisin sahih olup olmamasını araştırmada, bir fetvanın uygulanmasında, günlük hayatta karşılaşılacak herhangi bir meselede her zaman dikkate alınmalıdır. Böyle yapınca bir insan herhangi bir şeye inanma konusunda oldukça rasyonel davranmış olacaktır.

 

Örneğin kehribar kolyenin özellikle çocuklarda guatr, astım gibi hastalıklara iyi geldiği, bağışıklığı güçlendirdiği, kan akışının düzenlenmesine yardımcı olduğu, nazardan koruduğu, en çok da diş çıkarma sırasında çocukların ağız salyalarının akmasına engel olduğu gibi yanlış inanışlar vardır. Ancak bunların hiçbirinin doğru olmadığına dair bilimsel deliller de vardır.
 

Diğer yandan insanda dört tane temel eğilim vardır:

 

Birincisi, neye dikkat ettiğidir.

İkincisi, yaptığı şeyin bir işe yaraması gerektiğidir.

Üçüncüsü, bir gruba katılma eğilimidir.

Dördüncüsü ise bir şeye en yoğun anında müdahalede bulunmaktır.

 

Dördüncü eğilimle ilgili şöyle bir gerçek vardır: İnsanlar dizleri az ağrıdığı zaman genellikle doktora veya bir halk hekimine (bir şifacı yahut üfürükçü gibi) gitmezler. Dizlerinin ağrısı arttığı zaman giderler. Romatizmal ağrılar şiddetlendikten kısa süre sonra azalan ağrılardır. Bir halk hekimine gidildiğinde de bu romatizma ağrılarının geçtiği görülür. Ancak ağrıların hafiflemesinin nedeni gidilen halk hekimi değil romatizma ağrılarının genel karakteristiğidir. Fakat insanlar dizlerinin ağrısını o halk hekiminin geçirdiğini düşünür.

 

Bu nedenle tıpta bir ilacın etkisi değerlendirilirken şöyle bir kural uygulanır: İlacı veren doktorla ilacın etkisini değerlendiren uzman farklı kişiler olmalıdır. Çünkü doktorlar ilacı verdikleri hastanın daha iyi olduğunu yorumlama eğilimine daha fazla kapılmaktadırlar.

 

Benzer şekilde çocuğunun diş çıkarma sürecinde salyalarının azalmasını veya hiç akmamasını isteyen bir anne bu amaçla bir kehribar kolye alıp çocuğuna taktığında çocuğunda salya akmasının azaldığını görme eğiliminde olacaktır. Çünkü insanın en temel eğilimlerinden birincisi olan dikkat etme eğilimi devreye girecektir ve o anne çocuğunun salyasının o kehribardan bağımsız bir şekilde azaldığı anlara daha fazla dikkat edecektir. Sonuçta kehribardan önce salyaların azaldığı anları hatırlamayacak ancak kehribar kolyeden sonra azaldığı anlara daha çok dikkat ederek kehribar kolyenin gerçekten işe yaradığını zannedecektir. Halbuki bu meselenin kontrolü böyle yapılmamalıdır. Kehribar kolyeyi takan ile kehribarın işe yarayıp yaramadığını ölçen ve gözlemleyen kişiler farklı olmalıdır. Bunu ölçen farklı kişi de kolyeyi takmadan önceki salya miktarı ile taktıktan sonraki miktarlarını tam ölçüp nesnel bir karşılaştırma yapmalıdır. Diğer değişkenleri de hesapladıktan sonra bir sonuca ulaşmalıdır ki kehribar kolyenin işe yarayıp yaramadığı tam anlamıyla gözlemlenmiş ve ölçülmüş olsun. Aksi hâlde “Kehribar kolye gerçekten işe yarıyor.” demek anlamsız olacaktır.

 

Benzer şekilde bugün iş arayan yüz tane insana özel bir taş verseniz ve onlara “Bu taşı yanınızda taşırsanız daha kolay iş bulacaksınız ve geliriniz artacak.” deseniz içlerinden mutlaka bir kısmı o taşın işe yaradığını, iş bulmalarını kolaylaştırdığını, gelirlerinin arttığını söyleyecektir. Ancak o taşla ilgisi olmayan birileri bu yüz kişinin iş arama süreçlerini yakından takip etse, iş bulanların iş bulma nedenlerinin o taşlarla ilgisi olmadığını söyleyeceklerdir.

 

Aldanmamanın Yolu ve Metodoloji 

 

İnsan çok rahat aldanır. İnsan aldanabilecek olduğunu bilmelidir. Aldanmamanın yolu dikkatli olmak değildir. Aldanmamanın yolu metodolojik olmak ve insanın sıradan biri olduğunu bilmesidir.

 

Kesin deneylerle kanıtlanmış ve doğruluğu sabit olmuş bir bilgiyi kabul etmemek güzel ahlak değildir ve kibir göstergesidir. Bu nedenle bir insan bazı konuları bilmediğini kabul edebilmelidir.

 

Bu gerçeklerden yola çıkarak ölüm ötesi deneyimler ve benzeri vakalarla ilgili çokça video izlemiş, araştırmalar yapmış bir insan konuya metodolojik yaklaşmalıdır. Bu bağlamda öncelikle izlediği videolarda anlatılanların doğruluğunu test etmelidir. Mesela konuyla ilgili yapılmış bilimsel çalışmalar olup olmadığını, aksini iddia eden videoların var olup olmadığını araştırmalıdır.

 

Örneğin “Ölüme Yakın Deneyimler” veya “Ölüm Eşiği Deneyimleri” psikolojide "Transpersonel (Ben Ötesi)" psikoloji yaklaşımı içinde incelenir. Bu çerçevede “Ölüme Yakın Deneyimler” olgusunu açıklamak için psikolojik, spiritüel ve biyolojik olmak üzere üç farklı teori geliştirilmiştir.

 

Birincisi: Psikolojik teoridir. Bu teoriye göre insanlar yaşamlarını tehdit eden bir durumla karşılaştıkları zaman bu acı realiteden uzaklaşmak için kendilerini duygusal bir felce sokarlar. "Ölüme Yakın Deneyimler" ile ilgili görülen hayaller ve anlatılar da ölüm tehlikesine karşı bir savunma mekanizmasıdır. Bir başka ifadeyle bu tip anlatılar ölüm riskine karşı bir koruma görevi yapar ve bir çeşit depersonalizasyon durumudur.

 

İkincisi: Spiritüel teoridir. Bu teoriye göre “Ölüme Yakın Deneyimler” insan zihninin fiziksel bedeninden ayrılabildiğinin kanıtıdır. Ancak bu görüş klinik psikoloji açısından pek ciddiye alınmamaktadır.

 

Üçüncüsü: Biyolojik teoridir. Bu teoriye göre de "Ölüme Yakın Deneyimler" olgusu nörokimyasal bir temele sahiptir. Beklentiler, temporal lob uyarımları ve endorfinler, ilaçlar, anoksi veya karbondioksit retansiyonu kavramları ile bu deneyimler rahatlıkla açıklanabilmektedir.

 

Diğer yandan konuyla ilgili yapılan araştırmalarda “Ölüme Yakın Deneyimler” daha çok tıbbi aciliyeti olmadığı hâlde ölmekte olduklarını düşünen insanların yaşadığını iddia ettikleri deneyimlerdir. Dolayısıyla "Ölüme Yakın Deneyimler" sadece ölüme yakın hastalarda değil sağlıklı insanlarda da görülebilmektedir.

 

Yine tıbbi olarak ölüme yakın olanlarla olmayanlar arasındaki deneyim örnekleri karşılaştırılmış ve benzerliklerin farklılıklardan daha fazla olduğu görülmüştür. Bu deneyim iddialarının ayrıntıları da ait olunan kültüre göre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin Hristiyanlar yoğun ışıklar altında Hz. İsa’yı (as) gördüklerini iddia ederlerken Hindular ölüm tanrısı Yamraj’ın elçilerini gördüklerini iddia ederler.

 

Özellikle "Ölüme Yakın Deneyim" yaşadığını iddia edenlerin kültürel aidiyet veya inanç farklılıkları nedeniyle inandıkları dine daha uygun şeyler gördüklerini söylemeleri bu meselenin objektif değil kişilere fazlasıyla bağlı ve onların hayal dünyalarından kaynaklanan vizyonlar olduğunu göstermektedir.

 

O hâlde bu ve benzeri spiritüel konularda asıl olan anlatılan şeylerin Kur’an’a ve hadislere uygunluğundan ziyade gerçekten doğru olup olmadıklarını tespit etmeye çalışmaktır.

 

Metodolojik bir yaklaşımla baktığımız zaman bu konuda anlatılan şeylerin genellikle hayal ürünü oldukları anlaşılmaktadır.

 

Bu konularda asıl yapılması gereken de metodolojik bir yaklaşıma sahip olmak, anlatılan şeylerin doğruluğunu o yaklaşıma göre değerlendirip test etmektir. Gerisi zaten daha kolay hallolacaktır.

 

Allah Teala’dan bizlere verdiği akıl nimetini hakkıyla kullanmamızı nasip etmesini diler ve dileniriz.