Ölüme Yakın Deneyimler | 1. Kısım
Soru: Uzun süredir Youtube'da Almanca olarak ölüme yakın deneyim videoları izledim. Birkaç kanal var sırf ölüm ötesini araştırıyorlar. Bu deneyimi yaşayan insanlarla röportajlar yapıyorlar ve hala yenileri de yapılıyor. Bu videolarda insanların büyük çoğunluğu bir ışık gördüklerini, sorgusuz sualsiz yargılamadan yoğun sevgi içinde kabullenildiklerini, ölmüş yakınlarını gördüklerini, “Senin dünyada bir vazifen var geri dön.” gibi şeyler duyduklarını anlatıyorlar. Bu videoların çoğunu seyrettim. İnsanların tepkilerini gördüm. Şimdi Kur'an'da geçen haşir, sorgu, sual, iman etmeyenlerin cehennemlik oluşu gibi kavramlarla bu mesele nasıl örtüşüyor? Hatta Hristiyan olanların yoğun bir nur içinde Hz. İsa'yı gördüklerini kaç farklı videoda izledim. Bunu bir türlü anlamıyorum. Bu konuda açıklama getirirseniz sevinirim. Kafam karışık. Saygılarımla.
Cevap: Bu konuda asıl hata insan mizacını, insanın özelliklerini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Konumuzla ilgili olarak insana dair bilinmesi gereken şudur ki; insanlar genellikle neyi hayal ederlerse onu görürler.
Eskiden Diyanet yurtlarından birinde kalan bir kız öğrencinin rüyasında Efendimiz’i (sas) gördüğüne dair bazı olaylar anlatılırdı. Efendimiz o öğrenciye tesettüre dikkat etmelerini söylemiş ve bunu bir kâğıda yazdırmıştır. O öğrenci de uyanınca rüyasındaki kâğıdı başucunda bulmuştur.
Yahut bir kadın denizde seyahat ederken birden boyut değiştirdiğini, denizde yüzen yunusların kendisine “Çevreye çok zarar verdiniz. Çevreyi ve sağlığınızı koruyun, insanlara iyi davranın.” dediğini anlatmıştır.
Yine bazıları uzaylılar tarafından kaçırıldıklarını, uzaylıların kendilerine bazı mesajlar verdiğini söylerler.
İnsanların belli bir kısmında bu tarz halüsinasyon görme ve aynı zamanda hayallerini gerçek zannetme durumu oldukça yaygındır. Bu tür vizyonları bazıları “Rüyamda Peygamber Efendimizi gördüm.” veya “Abdülkadir Geylani hazretlerini gördüm, bana şunları yazdırdı.” şeklinde de aktarabilirler.
Yine Mihr Vakfı olarak bilinen topluluğun da insanlara şu yönde telkinleri olmuştu: “Bizim şeyhimizin hak olduğunu öğrenmek için “Allah’ım! Bana şeyhimi göster!” diye dua ederek rüyaya yatın. Bir gün olmazsa üç gün, olmazsa beş gün veya bir hafta devam edin. Sonunda size şeyhiniz gösterilecektir.” Bunu uygulayanların hemen hepsi İskender Evrenesoğlu’nu rüyalarında gördüklerini söylemişlerdir. Hatta bu nedenle tarikatını değiştiren insanlar da olmuştur.
Son örnek hariç, uzaylılar tarafından kaçırıldığını, denizde yunus balıklarıyla konuştuğunu, rüyasında Efendimiz’i (sas) ve Abdülkadir Geylani hazretlerini gördüğünü söyleyenlerin o vizyonlarda kendilerine verilen mesajların hepsi zaten bilinen şeylerdir. Çevreye ve diğer insanlara karşı saygılı olmak, tesettüre riayet etmek gibi hususlar yeni bilgiler değildir. Ne uzaylılar uzayın henüz çözülemeyen sırlarına ait yeni bilgiler aktarmıştır ne de yunus balıkları okyanuslar hakkında farklı bir şey söylemişlerdir. Çünkü bunların neredeyse hepsi o vizyonları gördüklerini söyleyen insanların kendi sözleri, kendi görüşleri, sonuç olarak kendi uydurmalarıdır.
Ölüme yakın deneyimlerde de benzer bir durum söz konusudur. Bu tip deneyimleri yaşadıklarını söyleyenlerin hiçbirisi ölüm ötesi alemlere ait henüz hiç bilinmeyen, hiçbir kültürün, hiçbir dinin, hiçbir kutsal kitabın söylemediği yeni bilgiler vermemektedir.
Meselenin bir diğer noktası, bu kadar çok insanın bu kadar yoğun şekilde yalan söylemelerine ihtimal verip vermemekle ilgilidir. Burada ise mesele şudur: Ölüme yakın deneyimlerle ilgili kendi yaşadıklarını anlatanların sayısı ne kadar çok olursa olsun meselenin mahiyeti değişmeyecektir. Bugün elinize bir mikrofon bir kamera alıp sokağa çıksanız binlerce, on binlerce insanın benzer yalanlara inandıklarını görebilirsiniz.
Diğer yandan, insanların çoğu telkine fazlasıyla açıktır. Geçmiş yıllarda Amerika’da bazı radikal feminist gruplar aile içi tacize dikkat çekmek için şöyle bir uygulamaya imza attılar: Bazı genç kızlara giderek “Baban küçükken seni hiç öptü mü? Sana hiç senden izinsiz dokundu mu?” gibi sorular sordular. Öpmenin ve dokunmanın bir taciz göstergesi olduğundan hareketle o genç kızları da babaları tarafından taciz edildiğine inandırdılar. Sonuçta o kızlar babaları tarafından taciz edildiğine inanır oldular. Bu nedenle bazı adlî süreçler de yaşandı ancak meselenin aslı anlaşıldı. Kendilerine soru sorulan ve yönlendirilen genç kızlar bir süreliğine de olsa aslında hiç olmayan aile içi tacize maruz kaldıklarını iddia edebilecek hâle geldiler. Bu örnek de bize insanlara bir şey telkin edilince o telkinin sonucunun gerçekleştiğini varsayacak hâle gelebildiklerini göstermektedir.
Bir başka örnek halk arasında “Cinlerin kına yakması” olarak bilinen olgudur. Bazı insanlar sabah kalktıklarında el ve ayaklarında yahut parmaklarında kınaya benzer bazı izler görürler. Bunu da geceleyin uykudayken cinler tarafından düğüne götürülmek, metafizik varlıklar tarafından işaretlenmek gibi nedenlerle açıklarlar. Ancak aslında bu durum basit bir tıbbi olaydır. Bu izler aslında tinea nigra isimli bir küf mantarıdır. Rahatsızlığın adı da fayohipomikoz olarak bilinir. Bu rahatsızlık bağışıklık sistemi zayıf olanlarda daha sık görülür. Bu mantarlar doğrudan temasla bulaşabildiği gibi dolaylı temaslarla da bulaşabilir. Ancak bu lekelerin şeytan veya melek lekesi olduğuna, metafizik varlıklar tarafından işaretlendiğine inanan insanlar bu olayın aslında tıbbi bir vaka olduğuna inanmak istemezler. İnansalar bile meselenin tıbbi yönünün ayrı metafizik yönünün ayrı olduğu gibi açıklamalar getirmeye çalışırlar.
Ayrıca rüyasında veya uyanıkken cinleri gördüğünü düşünen insanlara da rastlamak mümkündür. Hatta bunlar gördüklerini iddia ettikleri varlıkları ayrıntılarıyla tasvir ederler. Ancak gerek bu insanların manevi keyfiyet durumları gerekse o alemin doğası düşünülünce bu insanların o aleme girmediklerini söylemek mümkündür. Yani o insanlar o aleme girmiş olamazlar. Ayrıca o aleme girince bunun insan üzerindeki etkisi çok başka olur. Gerçekten de cinleri görmek yahut onlarla irtibatlı olmak mümkündür ancak bu çok farklı ve istisnai bir durumdur. Cin gördüğünü iddia edenlerin çoğunun söylediklerinin gerçek olmadığını düşünebiliriz.
İnsanların çoğu hayal görür ve hayallerini gerçek zanneder. Bunların sayıları çok olabilir. Bu konuda sayı çokluğu hiçbir mana ifade etmez.