8 dk.
29 Ocak 2024
Özel sigortalar caiz midir?-gorsel
Youtube Banner

Özel sigortalar caiz midir?

Soru: Özel sigortalar caiz midir?

 

Cevap: Özel sigortalar caizdir.

 

Sigortalar, herhangi bir risk karşısında belirli bir prim ödenerek muhtemel zararlardan korunmayı sağlayan finansal araçlardır. Sigorta poliçesi de sigortayı yapan şirket ve yaptıran kişi/kurum arasında yapılmış bir sözleşmedir. Bu poliçe yani sözleşme ile sigorta şirketi, sigorta yaptıranın herhangi bir konudaki muhtemel bir riske karşı zararını karşılamayı taahhüt etmektedir.

 

İslam dünyasında sigorta sistemi hakkında ilk fetva veren kişi 19. yüzyılda yaşamış bir alim olan İbn Abidin’dir ve bu zat sigortaya cevaz vermemiştir. Ancak bu zatın konuyla ilgili görüşleri incelendiğinde İbn Abidin’in sigorta sistemini tam olarak kavrayamadığı anlaşılmıştır.1 Buna rağmen İbn Abidin’den sonra resmi makamlar tarafından verilen fetvalarda İbn Abidin’in görüşleri tekrarlanmıştır. Ancak 1870’te Beyoğlu’nda çıkan bir yangın sonrasında Osmanlı Şeyhülİslamlık makamının sigortaya cevaz verdiğine ilişkin bir fetva yayımladığı da bilinmektedir.2 Daha sonra 1901’de Muhammed Abduh’un Mısır Müftüsü unvanıyla verdiği “Hayat sigortası caizdir.” fetvası yeni tartışmalara yol açmıştır ve bu tartışmalar halen devam etmektedir.

 

Buradaki temel sorun günümüz fıkıhçılarının sigorta gibi yeni sistemler hakkında geleneksel fıkıh literatürümüze başvurması ve arada benzerlik olduğuna inandıkları bir fıkıh konusunu yeni bir konu olan sigorta sistemine uyarlamaya çalışmalarıdır. Ancak konu İslam hukukunun genel prensipleri açısından ve baştan incelenmelidir. Aksi hâlde sigorta sözleşmelerini yüzlerce yıl önce oluşmuş klasik fıkıh geleneğimizdeki klasik akitlere başvurarak değerlendirmek hatalı sonuçlara yol açacaktır.

 

Sigorta Kumar Değildir!

 

Bu hatalardan birisi bazı alimlerimizin sigortayı kumar gibi algılamasıdır. Bu alimlerimize göre sigorta poliçesinde gösterilen riskin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirsiz olduğu için sigorta da kumarla aynı anlama gelmektedir. Halbuki kumar ortaya para veya maddi değeri olan bir şey konularak tamamen şansa dayalı olarak oynanan bir oyundur. Sigorta sözleşmeleri ise şansa değil riske dayalıdır. Risk ve şans ayrı şeylerdir. Kumarda isteyerek riske girmek esas iken sigortada gerçekleşmesi muhtemel risklere karşı önceden tedbir almak esastır. Ayrıca kumarda da sigortada da risk vardır ancak sigorta riskleri azaltan, meseleye kendi içinde sabiteler getiren ve konuya belirlilik kazandıran bir sistemdir.

 

Örneğin bir insanın 100.000 TL’lik arabası herhangi bir sene içinde herhangi bir kazaya karışabilir ve bu 100.000 TL’lik araba tamamen kullanılamaz hale gelebilir. Ancak araba sahibi yıllık 10.000 TL ödeyeceğini taahhüt ederek arabasını sigortalatabilir. Sigorta şirketi de bir kaza anında masrafları karşılamayı taahhüt eder. Sigorta yaptıracak kişi sigorta yaptıracağı sene içerisinde 10.000 TL’den fazla ödeme yapmayacağını kesin bir şekilde bilir. Bu da meselenin kumarla ilgisi olmadığını gösterir. Hatta sigorta sözleşmelerinde kumar ihtimalinin azalması da söz konusudur.

 

Sigorta sisteminin esası belirsiz meselelere belirlilik kazandırmaktır. 100.000 TL’lik arabası olan bir insan o arabasını sigortalamadıkça, arabanın kazaya karışması veya bozulması gibi durumlarda ayırması gereken ayrı bir 100.000 TL’si olmadıkça arabasıyla ilgili herhangi bir belirsizliği aşamayacaktır.

 

Sigorta sisteminin meselelere kazandırdığı belirlilik veya netlikler de abes veya keyfî bir şekilde değil, bir ülkenin konuyla ilgili kanunlarına uygun bir şekilde kazandırılmaktadır.

 

Sigorta şirketleri (miktarlar farazî verilmektedir) 100.000 TL’lik arabalar için 10.000 TL sigorta primi takdir etmiş olabilirler ve bu şekilde sigortalanmış 50 arabadan genellikle en fazla birkaç tanesi kaza, çalınma, bozulma gibi sorunlarla karşılaşacaktır. Ortalama bir zaman aralığında herkesin başına aynı anda belli bir olumsuzluk zaten gelmeyecektir.

 

Bu hususlar sigorta sözleşmelerinin kumar gibi olmadığını göstermek için yeterli olmalıdır.

 

İtibari Mallar, Hizmetler veya Mütekavvim Olmayan Malların Ticareti

 

Fıkıh geleneğimizde Hanefiler alım satımı yapılabilen mal kavramını “mütekavvim” olan ve olmayan şeklinde ikiye ayırmışlardır. Mütekavvim mal; kullanımları şer’an mübah olan mallara denilir. Bu malların en önemli unsurlarından birisi de fiziki varlıklarının bulunmasıdır. Bu nedenle Hanefilerde malın kendisi ile onun kullanımından doğan menfaat kavramları birbirinden ayrılmıştır. Ancak diğer üç mezhep menfaat kavramını da mal kavramı içinde ele almışlardır. Bu nedenle Hanefilerde menfaatlerin fiziki mallar gibi satışı caiz görülmemiştir. Çünkü menfaatler (faydalar) ma’dum yani henüz yok hükmündedir. Bu nedenle yakın geçmişte de Hanefi mezhebine bağlı alimler sigorta ve benzeri hizmet kalemlerine ma’dum gözüyle bakmışlar ve fiziki mallar gibi alım satımlarını caiz görmemişlerdir. Ancak diğer üç mezhep bu konuda menfaatlerin alım satımını da akde konu olmasını da caiz görmüştür.

 

Hanefilerin bu konuda fazlasıyla düz bir mantıkla düşündükleri açıktır. Çünkü sigorta sözleşmelerinde satın alınan şey ma’dum (yok) değildir.

 

Peki bir sigorta sözleşmesinde sigorta hizmetini satın alan kimse tam olarak neyi satın almış olmaktadır? Sigorta sözleşmelerinde sigortayı yapan şirketlerin asıl sattıkları şey teminattır.

 

Ayrıca sigorta yaptıran bu sigorta hizmetini satın almış olmasının yanında -örneğin- 1 sene boyunca arabasının başına ne gelirse gelsin 10.000 TL’den fazla ödeme yapmayacağı garantisini satın almıştır. Bu, meselenin önemli bir yönüdür ve diğer güvenlik meseleleri de böyledir.

 

Diğer yandan bir sigorta sözleşmesi yapıldığında ve sözleşme uyarınca belirlenen primler yatırıldığında sigortalanan malın bir zarara uğramaması sigortaya ödenen paranın boşa gittiği anlamına gelmez.

 

Sigorta Tevekküle Aykırı Değildir!

 

Bazı alimlerimiz de tuhaf bir gerekçeyle “Deveni bağla, sonra tevekkül et.”3 hadisine rağmen sigortanın tevekküle aykırı olduğunu bile iddia edebilmişlerdir. Halbuki tevekkül, zahiri amellerle ilgili bir kavram değildir. Kalbin amelleri fiziksel amellerle belli olmaz. Öyle olsaydı Efendimiz (sas) ne Uhud savaşında çift zırh giyer ne okçuları tepeye yerleştirir ne de başka tedbirlere başvururdu.

 

Bazı son dönem yazarlarında ise sigorta yaptırmanın Allah’ın takdirine karşı çıkmak olduğu gibi tuhaf bir iddiaya rastlanmaktadır. Oysa sigortada garantilenen şey söz konusu riskin asla meydana gelmeyeceği değildir. Sigorta şirketleri hiçbir zaman “Sigorta yaptırırsan araban kaza yapmaz, evin yanmaz, hasta olmazsın.” gibi garantiler vermez. “Kaza yaparsan maddi zararını karşılarız, hasta olursan tedavi giderlerini öderiz.” gibi taahhütlerde bulunur.

 

Sigorta, Faiz ve Haksız Kazanç Değildir!

 

Bazı yazarlar da sigorta poliçesiyle sigorta yapan şirketin üstlendiği riskin meydana gelmesi durumunda ödenen tazminatın sigorta priminden fazla olması hâlinde aradaki farkın faiz olduğunu, sigorta tazminatıyla ödenen primin eşit olması hâlinde de paranın satılması nedeniyle faizin ortaya çıktığını iddia etmektedirler. Ayrıca sigorta şirketlerinin müşterilerinden aldıkları primleri faize yatırıp kazanç elde ettikleri de söylenmektedir. Olası risk meydana gelmediğinde de sigortayı yapan şirketin alacağı sigorta priminin haksız kazanç olacağı da iddia edilmektedir.

 

Faizde ödenen fazlalığın sözlü veya yazılı sözleşmeyle şart koşulması esastır. Bir sigorta işleminde ise şart koşulmuş karşılıksız bir fazlalık yoktur. Sigortalar, tazminatın prim karşılığında satışı değil, teminat karşılığında prim almaktır. Yani satın alınan şey sigorta şirketinin ödeyeceği tazminat değil sigorta yaptıranın alacağı teminat veya güvendir. Eğer risk oluşmazsa veya zarar/kaza meydana gelmezse bu prim karşılıksız kalmış olmayacaktır. Çünkü sigorta yapanın prim karşılığında vermeyi taahhüt ettiği tek şey zarar gerçekleşince ödeyeceği tazminat değil aynı zamanda sigorta poliçesinde belirtilen süre boyunca muhtemel riskleri de üzerinde taşımak, böylece sigorta yaptırana teminat ve güven vermiş olmaktır. Riski taşımanın karşılığı sigorta primi olduğu gibi sigorta priminin asıl karşılığı da riski taşımaktır. Aynı durum haksız kazanç iddiasını da çürütecektir. Çünkü ortada sigorta yaptıranın satın aldığı bir menfaat zaten vardır ve bu menfaat güven veya sigorta şirketinin verdiği teminattır.

 

Sigorta şirketlerinin sigorta yaptıranlardan aldıkları primleri nasıl değerlendirdikleri ise sigorta yaptıranı ilgilendirmez. Burada sorumluluk sigorta şirketine aittir. Ancak bazı ticari sigorta türlerinde alınan primler sigorta şirketleri tarafından faizle çoğaltılmakta ve ortaklara kâr payı dağıtılmaktadır. Burada bir çeşit ortaklık söz konusu olduğu için işin içine faiz girmiş olabilir ancak bu da en azından şimdilik konumuz dışındadır.

 

Sonuç olarak: Özel sigortalar caizdir. Sigortayı ve sigortanın temel mantığını yasaklayan herhangi bir ayet veya hadis yoktur. Sözleşmeye faiz karışmaması, sözleşme konusunun genel ahlaki ilkelere ve dinin ruhuna aykırı olmaması şartıyla sigorta sözleşmeleri/poliçeleri düzenlemek dinen yasak değildir.

 


 

1 ) Ayrıntılı bilgi için bkz; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/162694

2 ) DİA, Sigorta maddesi

3 ) Tirmizi, Kıyame, 60