


Ramazan'da Sadece Aç ve Susuz Kalanlar
İnanan bir insan için Ramazan orucunu tutmak farzdır. Kur’an’da açıkça “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”1 buyurulmuştur.
Bu bağlamda inanan bir insan Allah Teala’nın bu emrine itaat etme düşüncesi ve şuuruyla oruç tutuyorsa bu farzı yerine getiriyor demektir. Bununla birlikte bazı hadislerde orucun anlamını kaybetmesine neden olacak davranışlara da dikkat çekilmiştir.
Örneğin Efendimiz (sas) “Kim yalan söylemeyi, yalanla iş görmeyi ve cahilliği terk etmezse Allah’ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.”2 buyurur.
Bir başka hadiste de “Oruç kalkandır. Biriniz oruçlu iken kötü söz söylemesin, cahillik etmesin (kötü ve kaba davranışlarda bulunmasın). Eğer birisi dövüşmek ve sövüşmek isterse (karşılık vermesin ve) ona (karşısındakine) ‘Ben oruçluyum.’ desin.”3 buyrulur.
Bu hadislerde geçen “cahillik-cehalet” gibi kelimeler bilgisizlik veya ilim yoksunluğundan daha çok şuursuzluk, hakikatte ne yaptığının farkında olmama, negatif ve mekanik davranışlar, duygular ve düşünceler olarak anlaşılmalıdır. Kısacası bunlar Allah Teala’nın razı olmayacağı, ibadet hali ile bağdaşmayacak duygular, düşünceler ve davranışlardır. Namaz kılan bir insana nasıl ki gülmek, konuşmak gibi davranışlar yakışmaz ve bu davranışlar namaz kılma hâli ile çelişkilidir. Oruç da bir ibadettir ve oruç tutan bir insan imsak vaktinden iftar vaktine kadar bir ibadetin içindedir. Bu insana da yalan söylemek, gıybet etmek, negatif duygu ve düşüncelere kapılıp kötü davranışlarda bulunmak yakışmayacaktır.
Bu bağlamda oruç hâlinde olan bir insan orucun anlamını kaybettirecek davranışlardan kaçınıyorsa, yalanla iş yapmak ve bundan kazanç sağlamak gibi yollara tevessül etmiyorsa, insanlarla cedelleşip kavga etmiyor, hakaret veya gıybet etmiyorsa elbette oruç ibadetini kâmil manasıyla yerine getiriyor veya getirmeye çalışıyordur.
Tabii bu noktada oruçlu bir insanın ister istemez ağzından tek tük kötü sözler çıkması ve arkasından pişman olması gibi durumları hariç tutabiliriz. Çünkü ortalama bir insan iradesine yüzde yüz hâkim olamayabilir. Ne kadar çabalasa da ağzından istemediği sözler çıkabilir, sesinin tonu yükselebilir. Ancak insan en azından kötü söz söylememe, yalan konuşmama gibi bir çabanın içinde olmalıdır. Böyle bir çabanın varlığı çok önemlidir. Tabii ki bu insan; “Ben oruçluyum, doğal olarak sinirliyim, kötü konuşsam ne olacak ki?” şeklinde düşünen ve kendini kısıtlama, hareketlerini kontrol etme ihtiyacı duymayan, sözlerinin ve davranışlarının farkında bile olmayan, hataları söylenince de farklı savunma mekanizmaları ve yansıtmalarla kendini temize çıkarmaya çalışan, her seferinde başkalarını suçlayan insanlarla bir olmayacaktır.
Bu durum “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere koyarız.”4 ayetiyle de uyumludur. Günahların büyüklüğü ve küçüklüğü kendi içlerinde hesap edilebileceği gibi sayısal açıdan da büyüklük ve küçüklük mümkündür.
Oruçlu bir insanın dikkat etmeye çalıştığı hâlde arada ağzından tek tük kötü sözler çıkması, ses tonunun bazen yükselmesi başka bir şeydir, kendini tamamen serbest bırakması, öfkeye, yalana, kötü söze kaptırması başka bir şeydir.
Sonuç olarak bir insan sırf Allah emrettiği için oruç tutuyorsa, orucun manasını azaltan veya tamamen yok eden davranışlardan da kaçınmaya çalışıyorsa, kaçınma konusunda az çok bir çabası varsa, o insan sadece aç ve susuz kalmakla oruçlulara verilecek mükafatlardan istifade edecektir.
Bu konuda bir alt başlık olarak bazen oruç tutmanın tamamen gelenek hâline gelmesinden de bahsetmek gerekir. Gerçi Müslüman bir beldede orucun bir gelenek olması da, yani gelenek olarak sahura kalkılması, iftar edilmesi, teravih kılınması gibi hususlar da kıymetlidir. Çünkü bir yerdeki insanların hepsi aynı şuur seviyesinde olamazlar. Örneğin 80 milyon nüfuslu bir ülkede 50 milyon kişi oruç tutuyorsa bunların farz-ı muhal 10 milyonu ciddi bir şuurla oruç tutacaktır. 10 milyonu gaflet hâliyle oruç tutuyor olacak, kalan otuz milyon da bu iki uç arasında bir yerlerde yer alarak oruç tutuyor olacaktır. Bu gaflet içinde oruç tutanların da oruç sevabından bütünüyle mahrum olacakları söylenemez. Yeter ki insanlarda Efendimiz’in (sas) orucun manasını azaltacağını veya yok edeceğini söylediği hâller bulunmasın.
1 ) Bakara, 183
2 ) Buhari, Edeb, 51; İbn Mace, Sıyam, 21
3 ) Buhari, Savm, 2
4 ) Nisa, 31