Resim yapmak haram mıdır? | 2.Kısım
Bu yazının birinci kısmına buradan erişebilirsiniz.
Birincisi, Hz. Aişe (ra) validemizin anlattığı olayda Efendimiz (sas) üzerinde resim olan örtüye veya beze izin vermemiş, Hz. Aişe validemiz bu örtüden 2 tane yastık yapmış, Efendimiz de (sas) o yastıkları kullanmıştır. Bu durumda İbn-i Abbas’a soru soran zatın Efendimiz’in (sas) kullanılmasına izin vermediği örtüdeki resmi yapan zat olduğunu örnek verirsek İbn-i Abbas’ın fetvası tutarlı olacaktır. Ancak bu örtünün daha sonra yastık veya yastık yüzü haline getirilmesi durumunda İbn-i Abbas’ın fetvası tutarsız olacaktır. Çünkü burada örtüdeki resmi yapan kişi resmi yaptığı için değil örtüye yaptığı için bundan men edilmiş olabilir. Bunun sebebi de örtünün herkesin önünde durabileceği, belki kıble istikametine asılması ihtimali olabilir. Ancak Allah Resulü'nün (sas) uygulamasından kullanılan bir yastıktaki resmin bir sakıncasının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda resim yapmak-çizmek değil, onu belli bir amaçla ve belli bir istikamette yapıp çizmek yasaklanmıştır denilmelidir.
İkincisi ise, canlı varlıkları Allah Teala yarattığı gibi cansız varlıkları da O yaratmıştır. Bir canlının resmini yapmak Allah Teala’yı taklit etmek demek oluyorsa ve bu ressam o yüzden azap görecekse bir ağacın veya bir kum tanesinin, bir atomun resmini yapan, grafiğini çizen kişinin de aynı şekilde azap görmesi gerekirdi.
Burada -haşa- Efendimiz’in (sav) beyanına karşı çıkmak gibi bir niyette değiliz. Böyle bir şey zaten insanı küfre götürür, direkt kafir yapar.
Ancak resim yasaklarıyla ilgili hadislerde ve sahabe kavillerinde bir bağlam eksikliği vardır. Yani Efendimiz’in (sav) tam olarak neyi, hangi şartlarda yasakladığı, sadece yapılmasını mı yasakladığı, yoksa kullanmaktan da mı men ettiği, o hâlde neden bir başkasının yaptığı resimli bir eşyayı örtü olarak değil de minder olarak kullandığı, elbise olarak kullanılmasına veya elbiseler için resim çizilmesine neden bir yasaklama getirmediği, evdeki resmin kıble yönüne asılmasına karşı çıktığı kadar neden mindere ve resimli elbiselere karşı çıkmadığı, Abdullah b. Abbas’ın (ra) kendisine soru soran kişiye neden canlı varlıklar için değil de cansız varlıklar için resim yapabileceğini söylediği belli değildir.
Evet, bu hadislerin hepsi senet açısından sahihtir. Efendimiz’in (sav) bu sözleri söylediği doğrudur. Ancak bu hadislerden resim yapmanın, bulundurmanın ve kullanmanın her durumda haram olduğu anlamı çıkmamaktadır.
Günümüzde resmin, fotoğrafın ve benzeri dijital uygulamaların hayatımıza ne kadar nüfuz ettiği de ortadadır. Bunlar olmadan günlük hayatımızı sürdürmemiz neredeyse imkansız hâle gelmiştir. Allah Rasulü (sas), Allah Teala’nın izni, iradesi ve ilmi dışında dine ait bir haram koyacak değildir. Allah Teala’nın ilmi ve iradesi hem o dönemi hem bizim dönemimizi hem bütün dönemleri kapsamaktadır. O hâlde Cenab-ı Hakk’ın günlük yaşamın her alanına nüfuz etmiş bir şeyi külliyen yasakladığını veya bu yasağı kendi izni ile Rasulüne bildirip Efendimiz’in de (sav) bize hadisler aracılığıyla aktardığını düşünemeyiz. Demek ki ortada farklı bir kasıt, farklı bir amaç ve başka bir değişken olmalıdır.
Örneğin; “İster geleneksel ister dijital yollarla olsun bir resmi yapan kişi yaptığı resim ile Allah’ın yarattıklarını taklit iddiasında bulunuyorsa veya bu yaptıklarını insanların o eserlere aşırı saygı, tazim, tapınma derecesinde hürmet duymaları amacıyla yapıyorsa o zaman bu yaptığı haramdır.” diyebiliriz.
Burada “Kim bir resmi insanların ona tapmasını isteyerek yapar ki?” diye bir soru akıllara gelebilir. Böyle bir amaç Efendimiz (sas) döneminde ve sonraki bir dönem için mümkündür ve yaygındır. Bugün mümkün müdür denilecek olursa, evet bugün de mümkündür. Çünkü mesele sadece bir resmin veya eserin karşısına geçip secde etmek gibi tapınma ritüelleri göstermek değildir. İnsanda bir kulluk duygusu vardır ve bu duygu insanın kendisinin eksik, aciz, fakir bir varlık, Allah Teala’nın ise var eden, tam, mükemmel, mutlak ilim, irade ve kudret sahibi bir zat olması şuuruna dayanır. Bu duyguda kendini adama, Allah Teala’ya var olmak, hayatta olmak, rızıklandırılmak gibi açılardan minnet duymak gibi hisleri de içerir. Allah Teala’ya karşı kulluk şuurunun gereği olarak duyulması gereken hisleri bir bütün halinde olmasa da, az bir parça hâlinde bile başkasına karşı hissetmek kişiyi kulluk şuurundan uzaklaştıracaktır. Karşılarına geçilip “manevi hatıralarına” karşı saygı duyulduğu söylenen, kendilerine minnet duygularıyla bakılan özellikle diktatör niteliğindeki Lenin, Stalin, Saddam gibi bazı kişilerin resimleri ve heykellerine karşı aşırı perestişte bulunmak da kulluk şuurunu zedeleyecektir.
Evet, İslam’ın ilk yılları suretlere, resimlere ve heykellere manevi güçler yükleyen (ki putperestlik budur), bunlara insanın tapınma ihtiyacını giderecek bir kutsallık atfeden insanlarla doludur, böyle bir anlayış yaygındır. Hakikatte ise Allah’tan başka hiçbir yaratıcı mutlak güç yoktur. Dolayısıyla insanları tevhit akidesinden uzaklaştıracak, eski alışkanlıkları depreştirecek her türlü nesneye ve anlayışa karşı temkinli davranmak doğaldır. Efendimiz de (sas) bu nesnelerin günlük hayatta yer tutmaması konusunda ortaya bir irade koymuştur. Ayrıca bu nesnelerin sıradan resimler olup olmadığı da tartışılmalıdır. Çünkü Tirmizi’deki rivayette Efendimiz’in (sas) evinden kaldırılmasını istediği resimli örtü veya bezin üzerindeki resmin boynuzlu at resmi olduğu belirtilmiştir. Bu sembolün de farklı pagan kültürlerde İslam’ın uluhiyet inancıyla bağdaşmayacak anlamları olduğu bilinmektedir.
Resim yasaklarıyla ilgili bazı hadislerde Efendimiz’e (sas) haç ve benzeri sembollerin bulunduğu bazı hediyelerin geldiği ancak Efendimiz’in bunları geri gönderdiği de bilinmektedir. Hadislerde “Tesalüp” olarak geçen bu kelime genel olarak haç sembolünün yanında Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın resimleri veya minyatürlerini de ifade etmektedir. Efendimiz’in (sas) de bunlara karşı tavrı, bunları Müslümanların mekanlarında bulundurmamak istemesi zaten makul ve anlaşılabilir bir tavırdır. Buna rağmen bu hadiste bizim için yine açık ve kesin bir hüküm belirtmemiştir.
Sonuçta konuyla ilgili hadisler birbirleriyle uyumlu bir tablo oluşturmamaktadır.
Çünkü mesela hadislerdeki resimlerin mahiyetini, ne resmi olduklarını, net bir şekilde görülüp görülmedikleri gibi ayrıntıları bilmiyoruz. Dolayısıyla hadislerin her türlü resmi kapsayıp kapsamadığını söylemek de zorlaşmaktadır çünkü yine aynı hadislerde resimlerin bazılarına izin verilip bazılarından rahatsızlık duyulduğu görülmektedir.
Dolayısıyla yasağın kapsamına, sebeplerine, diğer bağlantılarına ve bağlamlarına dair elimizde net bir veri yoktur. Diğer yandan bu yasağın mutlak ve umumi bir yasak olmasının da mümkün olmadığı görülmektedir ki meseleyi hiçbir sahabi veya alim de böyle anlamamıştır.
O hâlde resim yasaklarına dair hadislerde kastedilen farklı bir şey olmalıdır.
Diğer yandan bu konuda yorum yapan, dönemin şartlarına göre fetva veren alimlerin görüşlerinin de tüm zamanlar ve şartlar için geçerli olmadıklarını bilmek önemlidir. Çünkü kesin hüküm belirtmeyen durumlardaki fetvalar dönemin şartlarıyla sınırlıdır.
Heykellere ve resimlere tapınmanın haram olduğu hatta insanı şirke düşüreceği kesindir. Bunu tartışmaya gerek yoktur. Buradan hareketle birilerinin tapındığı her türlü resmin de o haram kategorisine gireceği söylenebilir. Ancak geçmiş kavimlerin tapındığı putların veya örneğin bugün uzak doğudaki Buda heykellerinin önünde perestiş ve hürmet kastı olmadan hatıra adına resim çektirmek, o heykelleri başkalarına anlatıp öğretmek için bir materyal olarak kullanmak gibi durumlara haram diyemeyiz.
Diğer yandan insanın insan olma izzetine, şerefine zarar verecek biçimde birilerinin resimlerinin veya heykellerinin yapılması, bunların özellikle insanların saygı göstermeleri için bir yerlere konulması da (doğrudan şirktir diyemesek de) yasak kapsamındadır denilebilir.
Ayrıca fuhşiyata yönlendiren veya tesettüre aykırı şeylerin haram olduğu zaten bilinmektedir.
Bunun yanında “Kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının nimetlerine gözünü dikme! Rabbinin nimeti hem daha hayırlı hem daha süreklidir.”1 ayetine tam aykırı olacak şekilde insanların iştahını kabartıcı, dünya sevgilerini aşırı artırıcı tarzda reklam, takdim ve teşhirlerin de yine bir ölçüde mahzurlu olduğunu söyleyebiliriz ancak buna da tam haram diyemeyiz.
ÖZETLE: Efendimiz’in (sas) söylediği her şeyi tasdik ederiz. Efendimiz’in (sas) “Bunun sebebi budur.” demediği yerlerde de eğer şartlar bizi zorluyorsa bunun üzerine düşünmeye çalışırız.
Fotoğraf, sinema, dijital oyunlar ve benzeri teknolojilerin bu kadar geliştiği ve resmin her yönüyle, her açıdan hayatımıza tam nüfuz ettiği günümüzde ve bu şartlarda ise hadislerdeki yasaklarla günümüzdeki durumun birbiriyle tam örtüşmediğini görüyoruz. Hadislerin bütününe baktığımızda resim yapma veya resimli bir şeyi kullanma davranışının kesin olarak, her durumda, her zaman ve her yerde yasaklandığını söyleyemeyiz.
Bu durumda resim yapma, fotoğraf çekme, bilgisayar oyunları için grafik veya animasyon hazırlama gibi davranışlara haram diyebilmek için o işlerin ancak şirke aracılık etme, tapınma, tesettüre aykırılık, fuhşiyat gibi veya bunlara yakın olan durumların söz konusu olması gerekmektedir.
Bunların dışında bir mümin ve Müslüman olarak böyle eserler üretmekte bir mahzur yoktur denilebilir. İster fotoğraf makinesi, ister el emeği, ister bilgisayar programlarıyla resimler, grafikler ve benzeri ürünler oluşturmakta bir sorun yoktur.
1 ) Ta-Ha, 131