


Rüku ve Secde | Namazı Anlayarak Kılmak | 3. Kısım
Örnek Sûre: İhlas Sûresi
Namazların ilk iki rek'atında Fâtiha'dan sonra Kur'ân'dan bir miktar daha okumak (zamm-ı sûre) vaciptir. Namazın içinde sıkça okunan, Efendimiz’in (sas) özellikle sabah ve akşam namazlarının sünnetlerinde tercih ettiği; Tevhid inancının özünü ve ruhunu barındıran bir sûrenin mealini örnek olarak bu bölümde ele alacağız: İhlâs Sûresi. (1)
Kur’ân’ın özeti mahiyetinde kabul edilen bu kısa sûre, Allah inancının en saf ve en berrak ifadesidir. Efendimiz (sas) bu sûrenin taşıdığı derin hakikatlerin Kur’ân’ın üçte birine denk olduğunu haber vermiştir. (2) Şimdi kendisi küçük olduğu hâlde kıymeti çok büyük olan bu kıymetli hazinenin manasına birlikte bakalım.
قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ
“De ki: O Allah, Ehaddir, birdir, tektir.”
Ey Rabbim! Sen mutlak birsin. Varlığında, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde hiçbir ortağın, benzerin, dengin yoktur. İkinci bir güç, ikinci bir ilah yoktur.
اللّٰهُ الصَّمَدُ
“Allah Samed’dir.”
Samed, hiçbir şeye muhtaç olmayan ama her şeyin ve herkesin kendisine muhtaç olduğu yegâne varlık demektir.
Ey Allah’ım! Sen hiçbir şeye ihtiyaç duymazsın. Oysa ben, varlığımın her anında Sana muhtacım. Aldığım nefes, attığım adım, çarpan kalbim… Hepsi Senin lütfunla. Benim Sana olan ihtiyacım sonsuz ama Senin benim ibadetlerime, dualarıma, namazlarıma da zerre kadar ihtiyacın yok. Ama benim onlara ihtiyacım çok.
لَمْ يَلِدْ
“Doğurmamıştır.”
وَلَمْ يُولَدْ
“Ve doğurulmamıştır.”
Ey Rabbim! Yaratılmış olan her şey, bir sebep-sonuç zincirine bağlı olarak var olur. Canlılar doğar, çoğalır; cansız varlıklar da bir başka unsurun etkisiyle meydana gelir. Ama Sen, hiçbir sebebin, hiçbir başlangıcın eseri değilsin. Sen doğurmadın, doğurulmadın. Sen başlangıcı ve sonu olmayan ezelî ve ebedî Rabb’sin.
وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ
“Ve O’nun hiçbir dengi, benzeri yoktur.”
Ey Allah’ım! Varlıklar âleminde neye bakarsam bakayım hep çiftler, benzerler, eşler ve dengeler görüyorum. Ama Senin benzerin yok! Seninle kıyas edilebilecek hiçbir güç, hiçbir kudret yok! Teksin, benzersizsin, eşsizsin!
Kısa olmasına rağmen barındırdığı hakikatlerle Kur’an’ın üçte birine denk geldiğini Efendimiz’in (sas) haber verdiği bu sureyi geniş meallerden, tefsirlerden daha iyi anlamaya ve tefekkür etmeye çalışmak ufkumuzu açacak, ulaştığımız o ufukla namazlarımızda bu sureyi okuyunca önceki namazlarımızla aradaki farkı daha iyi anlayabileceğiz.
RÜKÛ: AZAMET KARŞISINDA EĞİLMENİN ADI
Rükû, kelime anlamı olarak "eğilmek" demektir. Ancak bu eğiliş, sıradan bir hareket değil; kulun Rabbi karşısındaki aczini, fakrını, hiçliğini ilan ettiği bir teslimiyettir.
İnsanın sonsuz kudret sahibi Rabbi karşısında eğilmesi, O’nun azametine iman ettiğinin bir işaretidir. Rükû namazın farzlarındandır. Ve rükû Allah’ın büyüklüğünü tazim etmek, yani yüceltmek demektir.
Zira bir şeyi tazim etmek onu büyük görmekten, ona saygı duymaktan kaynaklanır. Bizler de rükûda Allah’ın azametini ikrar eder, O’nun büyüklüğü karşısında eğiliriz.
Rükûda Okunan Tesbih
سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظِيمِ
“Sübhâne Rabbiye’l-Azîm”
“Azamet sahibi Rabbimi her türlü eksik ve noksan sıfatlardan tenzih ederim.”
Rükûda bu tesbihi üç kez söylemek sünnettir. Bu sözle Allah’ın azametini, büyüklüğünü ve kudretini dilimizle ilan eder; kalbimizle tasdik ederiz.
Efendimiz’in Rükûda Okuduğu Başka Dualar
Peygamber Efendimiz (sas) rükûda başka dua ve tesbihler de okumuştur. Bunlardan biri de şudur:
سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّ الْمَلَائِكَةِ وَالرُّوحِ
“Subbûhun, Quddûsun, Rabbü’l-Melâiketi ve’r-Rûh”
“Ey her türlü noksanlıktan uzak, eksiklikten münezzeh olan! Ey kutsal ve temiz olan! Ey meleklerin ve Rûh’un Rabbi! Seni tesbih ederim.”
Bu iki ismin manalarını birlikte inceleyelim:
Sübbûh: Allah Teâlâ’nın bir ismidir. O’nun her türlü kusur ve eksiklikten uzak olduğunu ifade eder. Varlık âlemindeki bütün sebepler sadece birer perdedir; asıl fail, asıl tesir sahibi yalnızca Allah’tır. Bu isim kainatta görünen güzelliklerin ve düzenin, O’ndan başka hiçbir güce ait olmadığını ilan eder.
Kuddûs: Yine Allah’ın bir ismidir. “Mukaddes” demektir. Tüm güzelliklerin, tüm iyiliklerin, tüm faziletlerin kaynağının yalnızca Allah olduğunu anlatır. Bütün temizliğin, kemâlin ve güzelliğin yegâne sahibi Allah’tır.
Rükûdan Kalkarken Okunan Zikir
Rükûdan doğrulan kul şu ifadeleri söyler:
سَمِعَ اللّٰهُ لِمَنْ حَمِدَهُ
“Semi’allahu limen hamideh”
“Allah, kendisine hamd eden kulunu işitir.”
Bu cümle ile kul Allah’ın hamd eden kullarını gördüğünü, bildiğini ve onların dualarını işittiğini ifade eder. Böylece Rabbi'nin kendisini her daim takipte olduğunun bilincinde olarak namaz kılma keyfiyetine ulaşabilir.
Rükûdan Doğrulunca Okunan Zikir
رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ
“Rabbena lekel hamd”
“Rabbimiz! Hamd yalnızca Sanadır, tüm övgüler Sana mahsustur.”
Bu ifade kulun Rabbi karşısındaki minnetini, şükrünü ve teslimiyetini ilan ettiği bir cümledir.
SECDE: KULLUĞUN EN DERİN HÂLİ
Secde namazın kalbi, ruhu ve zirvesidir. Çünkü secde, insanın Allah karşısında varabileceği en ileri nokta; teslimiyetin, tevazuun ve kulluğun en somut ifadesidir.
Rükû’da azamet karşısında eğilen kul, secdede artık yere kapanır. Varlığın gerçek sahibi olan Rabbine yüzünü sürer. Çünkü insan, Rabbine ne kadar yakın olmak istiyorsa, o kadar alçalır; o kadar küçülür; o kadar yokluğunu fark eder.
Secde Tesbihi
سُبْحَانَ رَبِّيَ الْأَعْلَى
“Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ”
“Yüceler yücesi Rabbimi her türlü eksiklik ve kusurdan tenzih ederim.”
Bu tesbihle kul, şöyle demiş olur:
“Ey Rabbim! Ben yerlerin en dibinde yüzüm toprağa sürülmüş hâldeyim. Ama Sen yüceler yücesisin. Ben ne kadar küçülürsem küçüleyim, Sen ne kadar yücesen o kadar yücesin. Ben noksanım, Sen kusursuzsun. Ben acizim, Sen sonsuz kudret sahibisin.”
Namaz bir yolculuktur.
- Kıyamda kul, Rabbinin huzurunda dimdik ayakta durur.
- Kıraat ile Rabbinin kelamını okur, kalbini besler.
- Rükû ile O'nun azameti karşısında eğilir.
- Ve Secdede… Yolculuğun en zirve noktasına ulaşır.
Secde, sadece fiziksel bir hareket değil; insanın ruhunu Rabbinin huzurunda eritmesi, yok etmesi ve teslim etmesidir. Peygamber Efendimiz (sas) buyurmuştur ki:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu an, secde anıdır.” (3)
İşte bu yüzden secde ederken kalbimizin de, zihnimizin de, hislerimizin de secdede olması gerekir. Yani secde sadece bedenle değil; ruhla, gönülle ve şuurla yapılmalıdır.
İki Secde Arasında Okunacak Dua
İki secde arasındaki kısa oturuşta ise Efendimiz’in (sas) bizlere öğrettiği bir başka dua vardır:
رَبِّ اغْفِرْ لِي، رَبِّ اغْفِرْ لِي
“Rabbig’fir lî, Rabbig’fir lî”
“Rabbim! Beni bağışla, beni affet.”
Bu dua;
- Efendimiz'in (sas) sünnetidir. Bu duayı okumakla çok fazla uygulanmayan, unutulmuş bir sünneti ihya edebiliriz.
- Namazın tadil-i erkânına (düzen ve ölçü içinde kılınmasına) katkı sağlar.
- Ve en önemlisi insanın Rabbine yönelerek istiğfar etmesini sağlar.
Çoğu zaman unutulan bu dua namaz içinde af ve mağfiret talebini dile getiren çok kıymetli bir niyazdır. Bu duayı alışkanlıklarımız arasına dahil edebilmek bizler için çok kazançlı olacaktır.
1-) Müslim, Müsâfirîn 98, (726)
2-) Buhârî, Eymân, 3; Müslim, Müsâfirîn 261
3-) Müslim, Salât 215