Senet, Cerh ve Tadil | Hadis Metodolojisinin Bilimsel Olarak İncelenmesi | 3. Kısım
Senet ve Kaynak Gösterme Meselesi Üzerine
Hadis ilminde Senet-İsnat konusu aslında bir kaynak gösterme konusudur. Bu da Müslümanların geniş ve sistemli bir şekilde bulup geliştirdikleri, süreklilikle uyguladıkları bir yöntemdir.
“Müslümanların bulduğu…” derken kastettiğimiz şudur: Eski metinlerde de hatta bir hiyeroglif yazısında dahi “Bu bilgiyi şu kaynaktan aldım.” şeklinde açıklamalara rastlamak mümkündür. Ancak bu uygulama genellikle sistematik değildir.
Eski metinlerde, örneğin bir hiyeroglifte, bir papirüste ya da bir çivi yazısında, "Bu bilgiyi şu kaynaktan aldım." şeklinde bir açıklamaya rastlanabilir. Ancak bu tür açıklamalar, çoğu zaman sistematik bir düzene sahip değildir. Eski yazıların örnekleri incelendiğinde, bir papirüs parçası ya da çivi yazısı metninde, kimi zaman yazarın yasal bir zorunlulukla, kimi zaman da yazarın kendi inisiyatifiyle kaynak belirttiği görülür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, "kaynak gösterme" uygulamasının o dönemde düzenli ve sistematik bir hâle gelmemiş olmasıdır.
Kaynak göstermenin sistematik hâle gelmesi Batı'da Aydınlanma Çağı'ndan sonra başlamıştır. Müslümanlar ise bu yöntemi çok daha erken bir dönemden başlayarak uzun bir süre boyunca kullanmışlardır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Müslümanların tamamı değil, belli bir grup bu yöntemi devam ettirmiştir. Günümüzde, ortalama bir dini anlatıcı — ister bir blog yazarı, ister gazete yazarı, ister bir vaiz ya da çeşitli sosyal medya platformlarında insanlara İslam’ı anlatan bir kişi — hadislere kaynak vermeden konuşma veya yazılarını sürdürebilmektedir. Sadece nadiren, konunun etkisini artırmak için kaynak verildiğini görebiliriz. Örneğin, bir kişi "Bu hadis Buhari'dedir." ya da "Bu hadis Müttefekun Aleyh’tir." diyebilir. Bazen de "Bu hadis Kütüb-i Sitte’nin beşinde geçiyor." ya da "Sahih bir hadistir" gibi açıklamalara rastlanabilir. Ancak burada asıl amacın, bilgiye kaynak sağlamak yerine sözün etkisini artırmak olduğunu söyleyebiliriz.
Bununla birlikte, özel bir dini eğitim almamış bir Müslüman da bir hadisin kaynağını sorgulama ihtiyacı hissedebilir. Örneğin, "Bu hadis hangi kitapta geçiyor?" diye araştırabilir ve bu süreçte en azından şu sonuca varabilir: "Bu hadis Buhari’de geçiyormuş." ya da "Google’da üç farklı kaynak araştırdım, bir bilgi bulamadım, dolayısıyla bu hadise güvenemiyorum." diyebilir. Günümüzde dini bilgiyle az da olsa ilgili bir insanın ilahiyatçı ya da imam hatip mezunu olmasa bile, bu tür bir değerlendirme yapabilecek durumda olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, bu tarz bir kaynak verme alışkanlığının oturduğunu ifade edebiliriz. Ekstra bir not olarak da, kaynak verme meselesinin ayetler söz konusu olduğunda hadislerden daha yaygın bir şekilde uygulandığı söylenilebilir.
Hadislerin senet kontrolü konusu başlı başına çarpıcı ve etkileyici bir meseledir. Hadislerin doğruluğunu kontrol etmek için geliştirilen yöntemler, tarih boyunca binlerce, hatta on binlerce kişi tarafından büyük bir ciddiyetle uygulanmıştır. Hadisler çeşitli derlemelerle yeniden düzenlenmiş, farklı şekillerde sınıflandırılmış ve bugün elimizdeki hale getirilmiştir.
Bu süreçte örneğin İmam Nevevi’nin Riyazü’s-Salihin’i ya da Gümüşhanevi’nin Râmûzü’l-eḥâdîs’i gibi kaynaklar, hadislerin toplanıp sistematik bir şekilde düzenlenmesinde önemli rol oynamıştır. Alfabetik sıralama, konuya göre düzenleme gibi farklı metotlarla hadislerin sınıflandırılması, kaynakların takip edilmesini kolaylaştırmıştır.
Evet, bundan sonrasında esas meseleye gelebiliriz. Daha önce de söylemiştik, asıl vurgulamak istediğimiz konu “senet” meselesidir. Yani bir bilgi aktarılırken kaynağının tam olarak belirtilmesi ve o bilginin bir silsile içinde nereden geldiğinin ifade edilmesidir. Bu durumun kendine has ciddi bir önemi ve güzelliği vardır.
Örneğin, günümüzde "Gençler İçin Bilim" adlı bir kitabın 158. sayfasında "Esas merkez Güneş değildir." gibi bir ifadenin bulunduğunu varsayalım. Bu ifadenin o kitabın 158. sayfasında geçtiğini ifade etmek, o bilgiyi tam manasıyla kaynağından aktarmak anlamına gelmez. Çünkü o kitabın kaynağını belirtmek, yalnızca bir ara bağlantıyı gösterir; ancak bu ifadenin dayandığı orijinal makale, bu makalenin hangi araştırmalara ve deneylere dayandığı gibi unsurlar, hala belirsizdir. Bu zincirin tamamının aktarılmadığı görülür. İşte senet yönteminin sağladığı üstünlük ve incelik bu noktada ortaya çıkar. Mesela, üniversiteler için yazılmış bir fizik kitabındaki bir bilgiyi, kaynağını mükemmel bir şekilde açıklayarak şu şekilde aktarabiliriz: "Bu bilgi, şu makaleden alınmıştır; o makale, şu dergide yayımlanmış olup, bu dergi, MIT'deki bir araştırmacının gerçekleştirdiği şu deneylere dayanmaktadır." Eğer bu zinciri baştan sona eksiksiz bir şekilde aktarabiliyorsak, işte o zaman, bir senet gibi sağlam ve güvenilir bir kaynak aktarımı yapmış oluruz.
Hadislerdeki senet sisteminin güzelliği de budur. Her bir bilgi, bir kişiden diğerine, ardından bir başkasına aktarılır ve bu silsile korunur. Bugün bu yöntemin benzerine, özellikle sözel aktarımlarda, ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu görüyoruz. Örneğin, bir sohbet sırasında birisi, "Gavs şöyle söylemiş." diyor. Peki, bu bilgi nereden gelmiş? “Amcam Gavs'ı ziyaret etmiş, orada duymuş.” Ancak amcanız bu bilgiyi gerçekten Gavs'tan mı duydu yoksa bir başkasından mı? Eğer bu silsileyi doğru anlayıp aktaramazsak, bilgi güvenilirliğini kaybeder. Burada "Gavs" örneğini genel bir anlamda kullandık; herhangi bir şeyhi, mürşidi veya hocayı da örnek gösterebiliriz.
Konuyu tekrar toparlayacak olursak, senet meselesinin güzelliği, bir bilginin kaynağını ve silsilesini en baştan itibaren doğru şekilde aktarabilme imkânı sunmasıdır. Bu, günümüzde de çok önemli olsa da sözel meselelerde kaynak istemek/vermek artık çok zorlaşmış durumdadır. Maalesef, insanlara "Bu bilgiyi nereden duydunuz?" diye sormak çoğu zaman yanlış anlaşılır. Ancak çok zeki, dikkatli ve kibirden uzak insanlara bu tarz sorular sorulabilir. Bazı insanlar hemen alınır ve "Beni itham mı ediyorsun?" diyebilirler. Halbuki bu soruyu sormanın amacı, bilginin kaynağını netleştirmektir.
Ayrıca bu durum günlük hayatta da karşımıza çıkar. Mesela belli bir tefsir dersine giden bir arkadaşınız Kuran’a dair bir bilgiyi paylaştığında, siz doğal olarak bu bilgiyi tefsir hocasından duyduğunu varsayabilirsiniz. Ancak bu kişi, o bilgiyi başka bir kaynaktan okumuş da olabilir. Bu yüzden bilginin kaynağını netleştirmek önemlidir.
Cerh ve Tadil
Cerh ve tadil konusuna gelirsek: Bu kavramlar aslında eleştiri ve doğrulama süreçlerini ifade eder. Örneğin, internette bir haber gördüğünüzde, haberin doğruluğunu değerlendirmek için hangi kaynaktan geldiğine bakarsınız. Twitter'daki rastgele bir hesaptan gördüğünüz bir haberle, bir valinin resmi hesabından ya da televizyon kanallarından duyduğunuz bir haberin güvenilirliği aynı değildir. Bu, sizin kaynağa olan güveninizle ilgilidir. Resmi bir açıklamaya kadar beklemek veya haberi daha güvenilir kaynaklardan kontrol etmek, aslında bir tür cerh ve tadil yapmaktır.
Bu güven konusunu düşünürken arkadaşlar arasında da benzer değerlendirmeler yapılır. Örneğin bir kişi "O adamı pek ciddiye alma, çünkü dini konuları pek bilmez; ama şu kişi söylediği zaman doğrudur, çünkü o bilgili bir arkadaştır." diyebilir. Bu tarz değerlendirmeler yaparken, aslında cerh ve tadil dediğimiz şeyle uğraşıyorsunuz demektir. Cerh, yaralama ya da itham etme anlamına gelir; tadil ise düzeltme ve doğrulama anlamındadır. Bir şeyin sağlamasını yaptığınızda, aslında bu iki işlemi kullanıyorsunuz demektir.
Denersiniz, test edersiniz. Mesela bir demiri kırmaya çalışırsınız; eğer kırılmıyorsa sağlamdır, kırılıyorsa ya da bükülüyorsa ona göre sağlamlık derecesini belirlersiniz. Aynı şekilde, arabaların çarpışma testleri yapılır ve sağlamlık derecelerine göre notlar verilir. İnsanlar için de bu durum farklı değildir.
Cerh ve tadil kavramları bu mantığa dayanır. "Biz bu adama güvenebilir miyiz?" diye sorgularsınız. Ya da daha spesifik olarak, "Bu kişinin bu konudaki sözüne güvenebilir miyiz?" sorusunu sorarsınız. En genel anlamda, "Bu kişiye güvenebilir miyiz?" değerlendirmesi yapılır ve buna göre o kişilerin rivayet ettiği hadislerin güvenilir olup olmadığına dair yorumlarda bulunulur.