5 dk.
26 Nisan 2022
Sünnet olma ve travma-gorsel
Youtube Banner

Sünnet olma ve travma

Soru: Erkeklerin sünnet olmasıyla ilgili olarak bunun insan bedenine müdahale olduğunu ve çocuklar için travmatik sonuçlar doğurduğunu savunanlar var. Sünnet olmanın hükmü nedir?
 

Cevap: Sünnet olmanın hükmü adı üstünde sünnettir. Arapçada bu ameliye "hitân’ terimiyle ifade edilir. Dilimize geçtiği şekliyle kullandığımız sünnet kelimesi ise aslında oturmuş adet anlamına gelir.

 

Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde Hz. İbrahim’in (as) oldukça ileri bir yaşta sünnet olduğunu ifade etmiştir.(1)

 

Dini ameliyelerin Kur’an ve sünnet tarafından hikmeti açıkça belirtilmedikçe bir amel için “Hikmeti budur.” diye mutlak bir ifade kullanamayız. Örneğin domuz etinin haramlığına dair pek çok yorum ve kişisel değerlendirmede bulunulmuştur. Bunlardan bir kısmı domuz eti yiyenlerde kıskançlık duygusunun kaybolacağı gibi abes değerlendirmeler, kimisi o etteki trişin paraziti nedeniyle haram kılındığı şeklindeki eksik bilgilerdir. Benzer bir anlayışla getirilen bir yorum da domuzun çok su tüketen bir hayvan olduğu ve çöl ikliminde domuz tüketiminin verimli olmayacağı, bu nedenle de haram kılındığı şeklindedir. Ancak bu tip yorumların hepsi bir yana, Kur’an ve sünnet domuz etinin haram kılınma gerekçesini ve hikmetini açıkça belirtmedikçe bizler bu yasağını hikmetini bilemeyeceğiz. 

 

Aynı şekilde erkeklerin sünnet olma ameliyesi için de “Bunun hikmeti şudur.” diyemeyiz. Her ne kadar sünnet olmanın bazı hastalıklardan korunma adına avantaj sağladığı bir gerçek olsa da bunun etkisinin ne kadar olduğu tartışılabilir. Diğer yandan sünnet olmanın AİDS hastalığından koruması da doğru bir saptamadır fakat Kur’an ve sünnete uyulan bir toplumda o hastalığın zaten yayılmaması gerekir. Çünkü o hastalığın yayılma nedeni temelde zinadır. Erkek ve kadınların tek eşli veya sınırlı sayıda eşli bir özel hayat yaşadıkları durumlarda o hastalıklar zaten bulaşıcı olmayacaklardır. Dolayısıyla “Sünnet olmak AİDS’ten korur.” demek tek başına ele alındığında çelişkili bir değerlendirme olacaktır.

Sonuçta sünnet olmanın tam hikmetini bilmiyoruz. Ayrıca o, dinin mutlak bir emri değildir. Efendimiz’in (sav) “Fıtrattandır.” diye ifade ettiği tırnakları kesmek, bıyıkları düzeltmek kabilinden bir davranıştır.(2)

 

Halkın sünnet olma ameliyesine güçlü bir şekilde sahip çıkmasının ise birkaç nedeni vardır. Öncelikli sebep, bu konu insanın özel hayatıyla ilgili bir durum olduğu için insanların böyle durumları zihinlerinde büyütmeleridir. Bu da toplumsal açıdan normal karşılanabilir. İkinci bir neden olarak da başka topluluklardan farklı olunduğunu ortaya koyacak davranışları daha güçlü bir şekilde benimsemek ve uygulamak eğilimidir. Örneğin başkaca pek çok harama hiç dikkat etmeyen, farzlarını yerine getirmeyen insanların bir kısmı, hatta haram amaçla bile olsa batı ülkesine yapılan bir yolculukta özellikle domuz eti yemekten kaçınırlar ve domuz eti yemediklerini özellikle vurgulamak ve göstermek isterler. Bunda da geçmişte Hristiyanlarla kültürel ve coğrafi olarak bir arada yaşamış olmamızın bir etkisi olabilir. Sünnet olma ameliyesinde de bunlara benzer bir motivasyonun var olduğu söylenebilir.

 

Son olarak erkek egemen bir toplum olmamızın etkisi de tabii ki yadsınamaz.

 

Son tahlilde; sünnet olmak farz değildir ancak hadislerde bu konuda bir yönlendirme, bir tavsiye olduğu açıkça görülmektedir. 

 

Travma meselesine gelince: Çocukların başlarından o yaşlarda pek çok şey geçer ve genelde travmatik olarak görülen herhangi bir olay farklı şeylerle birleştirmedikçe de tek başına psikolojik travma oluşturmaz. Hatta meselenin kültürel boyutuna bakılınca sünnet olacak çocuğun ilgi merkezi olması, kendisine hediyeler alınması, ailesi ve çevresi tarafından yüceltilmesi gibi durumlar karşısında (her ne kadar yeni yerleşmeye başlayan bir kavram olsa da) pozitif travma oluşturması beklenebilir. Muhtemel tıbbi travmalar veya yaralanmalar için de tedbirlerin alınması zaten gereklidir.
 

Diğer yandan bu konudaki bilimsel araştırmaların da yetersiz olduğunu belirtmeliyiz. Örneğin fallik dönemde (3-6 yaş arası) yapılan sünnetin kısa ve uzun dönemdeki muhtemel psikolojik etkileri ile ilgili literatürde yeterli kanıt bulunmadığı bilinmektedir.(3) Ayrıca sünnetle ilgili çocuk psikolojisi konusundaki bilimsel yayınların az oluşu bir tarafa yayınlanmış araştırmaların çoğunun kişisel deneyimler, inançlar ve görüşler üzerine temellendirilmiş olması da bu yayınların güvenirliğini ve geçerliliğini azaltmaktadır. Ayrıca sünnet ameliyesinin travmatik ya da benzeri psikiyatrik sorunlara neden olmasında çocuğun kişilik özellikleri, sünnet öncesi dönemde sünnete nasıl hazırlanıldığı, operasyon esnasında ve sonrasındaki süreçte yaşanan fiziksel problemler, ailenin ve çevrenin sünnet olma ameliyesini nasıl algıladıkları ve çocuğa nasıl aktardıkları da sünnet olmanın dışındaki değişkenler olarak dikkate alınmalıdır. Yani bir sünnet olma ameliyesinin nadiren de olsa psikolojik bir sorun oluşturduğu varsayılsa bile tek başına bu ameliyenin değil diğer değişkenlerin etkileri de hesaplanmalıdır. Örneğin sünnet olacak çocuğun kardeşinin veya ailesinden herhangi birinin şaka amaçlı da olsa laubali bir yaklaşımla çocukta üzüntü oluşturacak telkinlerde bulunması mümkündür. Bu da çocukta travma düzeyinde olmayacak şekilde en fazla kısa süreli korku ya da üzüntü oluşturacaktır. Yani büyük ölçüde başka bir olayla birleştirilmedikçe sünnet olma ameliyesinin travmaya dönüşme şansı yoktur.

 

Bu konuda (sünnetin travmatik sonuçları olduğuna dair söylemler hakkında) birilerinin kendi ajandaları olduğu ve kendi zihinlerindeki fikirleri doğrulatmak için bir şeyleri abarttıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

 


1 ) Buhari, İsti'zan, 51, Enbiya 8; Müslim, Fedail 151

2 ) Resulullah (sav) buyurdular ki: "Fıtrat beştir (veya ‘şu beş şey fıtrattandır’: Sünnet olmak, etek traşı olmak, bıyığı kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altını yolmak." (Buhari, Libas 63, 64; Müslim, Taharet 39, Muvatta, Sıfatu'n Nebiyy 3; Tirmizi, Edeb 14; Ebu Davud, Tereccül 16; Nesai, Taharet 10,11

3 ) Sılay, M. Selçuk. Fallik Dönemde Sünnet ve Psikolojik Etkileri, Pediatrik Üroloji Bülteni, 2018; Cilt 1 - Sayı 1: 21-24