Şüphe ve vesvese | 2.Kısım | İbadetlerde vesvese
İbadetlerde Vesvese
İnsanın tüm iç sesleri ve kararsızlıkları vesvese veya şüphe olarak bilinmektedir. Bu nedenle vesvese ve şüphe hakkında konuşmak net tanımlamalar olmadıkça bazı zahmetleri beraberinde getirebilmektedir.
İç sesler ve kararsızlıkların hepsi için geçerli tek bir karşı koyma yöntemi de yoktur. Bazen her biri için ayrı ayrı önlemler gerekebilir. Bazı önlemler de hepsinde aynı etkiyi göstermese de genellikle faydalıdır.
Bu gerçekler göz önüne alınarak vesvese ve şüphelere karşı neyin nasıl yapılabileceği konusunu detaylandıralım.
İbadetlerle ilgili yaşanan vesveselere karşı yapılması gereken, bu vesveselerin arka arkaya veya birbirlerine yakın zamanlarda iki defadan fazla tekrarlanması halinde kale alınmaması, önemsenmemesi, yokmuş gibi davranılmasıdır. Bu tavır aynı zamanda Efendimiz’in (sav) de tavsiyesidir. Efendimiz (sav) özellikle abdest ve namazla ilgili bazı uygulamaların eksik yapıldığı konusunda kuşkuya düşenlere bu kuruntularının üzerinde durmamalarını söylemiştir.1 Bu durumda vesvesenin önemsenmemesi, dikkate alınmaması sevap kazandıracaktır.
Namazın içinde iken kaçıncı rekatta olduğunun unutulduğu durumlarda ise bu unutma ilk kez veya çok nadir olarak yaşanıyorsa namazın yeniden kılınması gerekir. Ancak ara sıra şüpheye düşülüyorsa, kaçıncı rekatta olduğunu unutma en az birkaç kere tekrarlanan bir durumsa, kılındığına emin olunan en düşük rekat sayısı esas alınmalıdır. Yani “Birinci rekatta mıyım ikinci mi?” diye düşünen birinci rekatta olduğunu, “İkinci rekatta mıyım üçüncü mü?” diye düşünen ikinci rekatta olduğunu varsaymalıdır. Namazın sonunda da tahiyattan sonra sehiv secdesi yaparak namazı bitirmelidir. Birinci kaidede, yani tahiyyat okumak için ilk oturuşa oturup oturmadığını unutan veya ilk tahiyyat için gerçekten de oturmayıp direkt üçüncü rekata geçen kimse de böyle davranmalı yani sehiv secdesi yapmalıdır. Efendimiz (sav) böyle durumlarda yapılacak sehiv secdelerinin şeytanın burnunu yere sürtmek olduğunu söylemiştir.2 Yani şeytan, bir insana verdiği vesveseden o insanın Allah’a secde ederek kurtulduğunu, çok da zahmet çekmediğini görünce bir zaman sonra bu vesveseyi vermeyi bırakacaktır.
Bu konularda vesvese değil ancak gerçekten bir eksiklik yapıldığı hatırlanınca ve bu başımıza sık gelen bir durum değilse o eksiklikler tamamlanmalıdır. Örneğin abdest aldıktan sonra namaza durmadan önce sol kolunu yıkamadığını hatırlayan bir kimse sadece sol kolunu yıkamalıdır. Namaz bittikten sonra 4 rekatlık bir farzı 3 rekat kıldığını hatırlayan bir kimse de 4 rekat farzı tekrar kılmalıdır. Aynı durum yakın bir zamanda tekrar yaşanırsa ikinci defa da aynı şekilde davranılmalıdır. Ancak üçüncü, dördüncü defa tekrarlanıyorsa artık dikkate alınmamalı, üzerinde durulmamalı, yok sayılmalıdır. Çünkü şeytan içinizde sizinle oynamaya başlamış demektir. Onun vesveselerine kulak verip abdesti veya namazı yeniden tekrarlamak ve kısa süre sonra tekrar aynı şeyleri yaşamak, bu oyuna katılmak yani şeytanın oyuncağı olmak anlamına gelecektir. Böylece normal şartlarda herhangi bir Müslümanı namazdan alıkoymak için olmadık oyunlar oynayan şeytan, kendisinin oyuncağı olmuş birisine o namazı döne döne 10 defa kıldırtabilecektir.
Vesvese sonucu tekrarlanan davranışların ibadet dışında versiyonları da vardır. Örneğin bir insan, tokalaştığı birisinden hijyenik anlamda şüphe ettikten sonra elini en fazla iki kere yıkayabilir ancak üçüncü defa yıkamaya başladığında bunun artık bir cins zulüm olduğunu bilmelidir. Üçüncü defa yıkamadıkça içi rahat etmiyorsa artık bu durum klinik bir vaka hâline gelmiş demektir.
Namazdaki Zihin Dağınıklığı
Namaz ve dua bizim her şeyimizdir.
Allah-u Teala ile kurulabilecek iki temel bağdan birisi olan namazda yaşanan zihin dağınıklıkları bu nedenle çok önemlidir.
Aslında namazdayken zihnin dağılmasına karşı yapılacak özel bir şey yoktur. Kafa veya zihin dağınıklığı durumunda normal zamanlarda da, namazda veya duada da yapılması gereken şey tekrar konuya yani odaklanılan işe dönmektir.
Evet! Namazda zihninizin dağıldığını fark ettiğiniz anda derhal zihinsel olarak namaza geri dönün.
Eğer zamanınız varsa, imam durumunda da değilseniz örneğin rükuda veya secdede iken kendinizi zihniniz dağılmış bir halde bulduysanız tane tane, o zikrin manasını da hissetmeye çalışarak üç, beş, yedi veya tek sayı halinde istediğiniz kadar “Sübhane Rabbiyel Azîm” veya “Sübhane Rabbiyel A’lâ” deyin. Ayakta Fatiha veya başka bir sure okurken zihninizin dağıldığını fark ettiyseniz okuduğunuz şeyi yavaşlatın ve tane tane, yavaş yavaş okumaya devam edin. Yani tabiri caizse okumanın temposunu biraz düşürün. Bu sizi veya zihninizi sakinleştirecek, dağınıklık durumundan çıkaracaktır. Bunun dışında yapılacak bir şey de yoktur.
Namazda insanın zihni gerçekten de çok dağılır. Bunun farklı nedenleri vardır.
Birincisi: Şeytan namazdayken namaz kılanla çok uğraşır.
İkincisi: Namaz bir tür meditasyondur. Örneğin mindfulness meditasyon tekniğinde bir köşeye çekilip kendi zihnimizi taramamız ve o an zihnimize gelen düşünceleri fark etmemiz beklenir. Bizler namazı elbette meditasyon yapmak niyetiyle kılmayız ancak insan zihni namazda, meditasyonda olduğu gibi o an içinde bulunduğu zihinsel ve duygusal durumu daha iyi tarayabildiği için zihnimize farklı düşüncelerin üşüşmesi mümkündür.
Üçüncüsü: Namaz, şuuru açtığı için, insan şuurunu günlük hayat pratiklerindeki seviyeden daha üst bir seviyeye çıkardığı için gün içinde unutulan bazı şeyler o anda hatırlanır.
Evet, yukarıda sayılan nedenlerden dolayı namazdayken zihin dağılır. Bu durumda namazın fiziksel rükünlerine dikkat etmek önemlidir. Yani fiziksel iradeyle yapılabilecek olan namazı bozan şeylerden kaçınmalıdır. Rüku ve secdeleri çok hızlı yapmamak, tadil-i erkana riayet etmek de önemlidir. Namazda zihin dağınıklığı yaşayanlar gerisine çok takılmamalıdır. Zihin dağınıklığı fark edildiği anda zihnini toparlayıp yeniden konuya, yani namaza dönmek ve bunu tekrar tekrar yapmak bir süre sonra zihnin dağılmaz hale gelmesini sağlayabilir. Tam olarak sağlamasa da dağınıklık miktarı veya yoğunluğunda azalma olacaktır.
Zihin dağınıklığının tam olarak giderilmesi, insanın bir ömür boyunca namaz kılarken zihninin hiç dağılmaması mümkün değildir diyebiliriz. Çünkü kaynaklarda bazı sahabilerin hatta Efendimiz’in (sav) (ki onun ikindi namazını unutarak 2 rekatta bitirmesinin keyfiyetini tam bilemiyoruz. Yani zihin dağınıklığı nedeniyle midir, Allah Teala’nın ümmete böyle durumlarda nasıl davranılacağını öğretmek için mi unutturmuştur emin olamayız. Ancak Efendimiz’in bir ikindi namazının farzını 2 rekatta tamamlayarak selam verdiği, sahabenin hatırlatması üzerine tamamladığı ve sehiv secdesi yaptığı bilinmektedir) bile namazda unutarak eksik rekat kıldıkları, sahabiler açısından ise kıraat yanlışları yaptıkları geçmektedir.3
Elbette ki bir insanın namazda iken akşam yemeğini düşünmesi farklı bir şeydir, Hz. Ömer’in (ra) namazda iken cihada gönderdiği İslam ordusunun durumunu düşünmesi başka bir şeydir, Mehmet Akif’in Mısır’daki yıllarında kıldığı namazlarda İslam aleminin durumunu ister istemez düşünmesi başka bir şeydir. Herkes kendi seviyesine göre bir dağınıklık yaşayacaktır. Bireysel olarak önemli olan ise namazın kalitesine zarar veren zihin dağınıklıklarını fark ettiğimiz anda kendimize gelip namaza zihinsel olarak da kaldığımız yerden devam etmektir.
1 ) Ebu Davud, Salat, 158; Tirmizi, Taharet, 43
2 ) Müslim 571/88; Muvatta, 1/95; Ebu Davud 1024; Nesei 1237; İbni Mace 1210,
3 ) Buhari, Sehv, 4; Müslim, Mesacid, 97