Tevekkül ve Rıza
Soru: Başımıza gelen her şeye rıza göstermeyi ve tevekkül kavramını anlamakta zorlanıyorum. Anlamama yardım edebilir misiniz? Mesela notlarım çok kötü geldi, ben de niye böyle oldu daha çok çalışsaydım diye isyan ediyorum ama kendime isyan ediyorum sonuçta muhasebe gibi. Bu da tevekküle aykırı bir davranış biçimi midir? Yoksa böyle davranmayıp, başıma geleni her şekilde kabullenmeli miyim?
Cevap: Soruda “tevekkül” ve “rıza” kavramlarının karıştırıldığı anlaşılmaktadır. Halbuki ikisi farklı kavramlardır.
Her ne kadar biz zamanın parçalarına sabit isimler versek de; zamanın parçalarının bize göre geçmişte veya gelecekte olmasına göre anlamları değişir. Mesela bir öğrencinin 10 Haziran günü sınavı olsun. Sınav günü sabit olsa da, 9 Haziran'da düşünüp hissetmesi gereken şeyler başkadır; 11 Haziran'da düşünüp hissetmesi gerekenlerse daha başka...
Tevekkül, istikbale bakar. Allah'ın ilmine, kudretine ve şefkatine inanmanın; gelecek hesaplarımıza bakan yönüdür. Korku ve kaygının ilacıdır. Kişinin gelecekteki meşru bir işi/planı için, kendi normal yapabileceklerini yapmaya azimli olup; hem süreçte gerekecek kaynaklar, hem de işin neticesi için Allah'a güvenmesi demektir.(1)
Allah'ın her şeyi bilip, her şeye kudreti yetip, bize şefkati olduğuna da inanan bir insan; henüz gelmemiş şeylere rahatlıkla bakar, kaygı krizlerine girip felç olmaz, hep bir umut sahibi olur. Hele bir de istişaresini yapıp duaya devam ettiği bir iş olunca tam bir gönül rahatlığı ile girişiminde ısrarlı olur.
Rıza, maziye bakar. Allah'ın ilmine, kudretine ve şefkatine inanmanın; başımıza halihazırda gelmiş şeylere bakan yönüdür. Keder ve yeisin ilacıdır.(2)
Madem başa gelen her şeyi Allah takdir ediyor, O elbette mutlak şer takdir etmez.(3) Madem O her şeyi biliyor, bizim ne kadar çalışıp çalışmadığımızı, geçmiş günahlarımızı, geleceğin ne getireceğini de biliyor. Madem O, Hakîmdir, abes iş yapmaz; başımıza gelenin de muhakkak bir hikmeti var. Madem O, kullarına azîm derece şefkatlidir, başımıza gelen kötü görünen şeyle bile bizim için bir iyilik dilemiştir; öyleyse o kötü görünen şey ya geçmiş günahımıza kefaret, ya bir zaafımızı aşıp cennete rahat gitme fırsatı veya gelecek nimetlerin ön ücretidir.
İşte bütün bunları bilen ve Allah'a itimat eden bir kul, başına gelen şeyleri tam bir kalp huzuru ile karşılar. Keder denizinde boğulmaz, yeis bataklığına saplanıp kalmaz. Her zaman hamle gücüne sahip olur.
(1) Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, diyor ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Ey Allah’ın Rasûlü! devemi bağlayarak mı yoksa salıvererek mi Allah’a tevekkül edeyim diye sordu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Deveni bağla sonra Allah’a güven ve dayan.” (Tirmizi, Kitab-ul Kiyame, 60. Bab)
(2) Allahtan razi olanlarin Allah katindaki yeri ile ilgili bkz (Beyyine suresi 6-8 ayetler)
(3) Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim.(Kaf Suresi 29. ayet, )
Gerçek şu ki Allah insanlara zerrece kötülük etmez, fakat insanlar kendilerine kötülük ediyorlar. (Yunus Suresi, 44. ayet)