Üç Yaşında Çocuğa Din Eğitimi
Soru: 3 yaşında çok tatlı bir evladımız var. Ona İslam’ı öğretmek için bu yaşındayken neler yapmamız lazım? Genel bir çerçeve çizebilir misiniz?
Cevap: Bu konu önemi nedeniyle daha sonra ayrıntılarıyla ve farklı boyutlarıyla ele alınacak ve daha geniş bir çalışmanın konusu olacaktır. Ancak şimdilik kısaca şu hususları söyleyebiliriz:
Birincisi: Üç yaşındaki bir çocuğa özel çabalarla ve didaktik anlamda hiçbir dini eğitim verilmez, verilmemelidir. Çünkü çocuklarda ortalama yedi yaşlarına kadar olan dönem ilk çocukluk dönemidir ve bu dönem çocuklara yeme, giyinme, tuvalet eğitimi gibi öz bakım becerileri kazandırma çalışmaları dışında didaktik eğitimler verme dönemi değildir.
İkincisi: Çocuklar bu dönemlerinde çok ciddi gözlemcidirler ve dış etkilere de ciddi anlamda açıktırlar. Dolayısıyla bu dönemde özellikle dini değerler açısından doğal davranılmalı, herhangi bir şey “öğretilmeye” çalışılmamalıdır.
Çünkü çocuk zaten evdeki dini ortamı görecek, o ortamdan pozitif anlamda etkilenecektir. Sizin konuşmanız arasında geçen Besmele, Allah gibi kavramları mahiyetlerini bilmese de algılayacak, namazda kucağınıza veya önünüze oturacak, Kur’an okurken yahut okumayı bırakıp mushafı masanın üstüne koyduğunuz zaman gelip onun sayfalarını çevirecek ve bunlar tamamen doğal bir şekilde gerçekleşecektir. Bu unsurların kendisi için riskli ve zararlı olmadığını anlayacak, evdeki sevgi ve şefkat ortamı içinde bu ögeleri benimseyip sevmiş olacaktır.
Dolayısıyla bu noktada bir şeyi önce bozup sonradan yapmaya çalışmak gibi tutarsız düşünceler ve davranışlardan uzak durmak önemlidir. Örneğin “aktivite” kavramı özellikle genç anne babalar için önemli bir kavram olabilir. Çocuklar için özel aktiviteler düzenlemek bazen faydalı olabilir ancak “aktivite” deyince günlük hayatın olağan akışı dışında kendisine özel zaman ayrılan etkinlikler anlaşılır. Bununla birlikte çocukları günlük hayatın olağan akışına dahil etmek, örneğin çocukla birlikte markete gitmek, yemek yaparken onun da kendi seviyesine göre katılımını sağlayabilmek daha önemlidir. Aynı şekilde namaz, Kur’an okuma gibi günlük hayatın olağan akışı içine de çocuklar dahil edilebilmelidir. Bunun yolu da çocuklara bahsi geçen davranışları yaptırmak değil, kendiniz Kur’an okurken ve namaz kılarken çocuğun yanınızda durmasına, seccadeye basmasına, Kur’an sayfalarını hızla çevirmesine izin vermeniz, çocuğunuzu bunlardan uzaklaştıracak tavırlara girmemenizdir. Böylece önce yapay bir sorun oluşturup sonra o sorunu nasıl gidereceğinizi de düşünmek zorunda kalmamış olursunuz. Doğal akışı bozmamak önemlidir.
Üçüncüsü: Bu noktada çocuğu olumsuz etkileyecek davranışlardan özellikle kaçınmak gerekir. Örneğin, çocuk yerde serili seccadeye bastığında kirlenmemesi için seccadeyi toplamak gibi gereksiz titizlikler, mushaf sayfalarını çevirirken “Kur’an’a abdestsiz dokunulmaz.” hissiyle mushafı çocuğun elinden çekip almak gibi yanlış davranışlar, “Namaz kılan insan rahatsız edilmez.” denilip annesi veya babası namaz kılarken ondan uzak tutmaya çalışmak gibi yasaklar kesinlikle yapılmamalıdır. Çocuk Kur’an sayfasını yırtsa bile ona olumsuz yaklaşılmamalıdır. Yanlış şekillenmiş dini algılarından kaynaklanan olumsuz tepkisel davranışlardan kaçınmak gerekir.
Ayrıca bu tip davranışlar çocuğu namaza ve Kur’an okumaya dahil etmemek, çocuğu namaz ve Kur’an okumanın dışında bırakmak demektir. Hem önce çocuğu o ibadet olan davranışlara dahil etmemek hem de sonradan “Çocuğa dini eğitimini nasıl versek?” diye düşünmek tutarlı bir davranış olmayacaktır.
6-7 yaşlarına kadar çocuğa eğitim verilmez, çocuk bu döneminde sadece hayata dahil edilebilir. O hayatın içinde de namaz kılmak, Kur’an okumak, diğer insanlara karşı nazik ve dürüst davranmak, şefkat ve merhamet var ise çocuk bu değerleri zaten benimsemiş olacaktır. Çünkü bu dönem çocuklar için öğrenme değil benimseme dönemidir. Çocuklar bu dönemlerinde ciddi gözlemcidirler ve taklit, gözlem ya da model alarak öğrenme gibi yolları doğal bir şekilde uygularlar.
Dördüncüsü: Bütün bunları gerçekleştirmek için anne babalar öncelikle kendilerine dikkat etmelidir. Çünkü bir insan ne kadar sevecen bir anne baba olursa olsun onun mekanik davranışları, alışkanlık hâline getirdiği tepkileri vardır. Bu davranışlar ve tepkiler de negatif olabilir. Bu davranışları diğer insanlar kadar olmasa da kendi çocuklarına da yöneltmeleri kaçınılmaz olacaktır. O hâlde anne babalar bu konuda öncelikle kendilerini ciddi bir şekilde gözlemlemeli, en azından çocuklarının da olumsuz etkilenebileceği alışılmış davranışlarını bir şekilde düzeltme yoluna gitmelidirler. Bunun için gerekirse notlar alarak, hatırlatmalar kurarak günlerce çalışmalıdırlar. Örneğin bir annenin öfkelendiği zaman yüksek sesle bağırma gibi bir alışkanlığı varsa, bir gün çocuğu masanın üzerindeki Kur’an’ı oradan alıp yere koyunca ve sayfalarını çevirmeye başlayınca çocuğa kızıp bağırma ihtimali varsa bu alışkanlığına bir çeki düzen vermelidir.
Allah Teala’dan bize ve ailelerimize dünya ve ahirette iyilikler vermesini diler ve dileniriz.