Vücuttan İltihap Akması Abdesti Bozar mı?
Soru: Vücuttan çıkan enfeksiyon ve iltihap abdesti bozar mı? Abdesti bozan şeyler hakkında neden bu kadar görüş ayrılıkları var?
Cevap: Eğer Hanefi iseniz, yani Hanefi mezhebinin esaslarını benimsemiş, o mezhebin alimlerinin ulaştıkları sonuçların daha doğru olduğunu düşünerek o hükümlerle amel etmeye karar vermişseniz bu konudaki hüküm şudur: Bir yaradan çıkan irin, kan veya iltihap akıntısı gibi maddeler çıktığı noktada bir kabarcık, bir su damlası gibi duruyor da etrafa yayılmıyorsa ve akmıyorsa abdesti bozmaz. Ancak küçük de olsa bir sızıntı veya akma var ise o zaman abdesti bozar.
Abdesti bozan hususların çoğu üzerinde bütün mezhepler görüş birliği içinde olmuşlardır. Bazılarında ise görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bu bağlamda abdesti bozan şeylerin sayısı Hanefi mezhebinde on iki, Hanbeli mezhebinde sekiz, Şafii mezhebinde beş, Maliki mezhebinde ise üçtür. Bunların hepsini delilleriyle birlikte teker teker saymak ve en doğrusu üzerinde analizlerde bulunmak yerine meselenin genel mantığına bakmak bir fikir vermesi açısından daha faydalı olacaktır.
İbadetlerle ilgili hükümler ayet ve hadislere dayandırılır. Bu durumda bütün hükümlerin aynı olması, hükümler üzerinde görüş ayrılığı bulunmaması beklenebilir ancak bu yanlış bir beklentidir. Çünkü ayet ve hadislerin literal manaları yanında bağlama dayalı anlamları da vardır ve meselenin bu yönü görüş ayrılığına neden olabilmektedir. Bu da hem Allah ve Resulünün yasaklamadığı bir durumdur hem de zaten insan doğasına, insan zihninin işleyiş keyfiyetine ait normal bir prosestir.
Mezheplerden birini tercih etmek ve o mezhebe bağlı olmak, kendini o mezhebin sınırları içinde ifade etmek de bir tercih meselesidir. Delilleri, ayet ve hadisleri değerlendirme ve onlardan hüküm çıkarma konusunda en rasyonel veya en doğru bulduğunuz mezhep hangisi ise o mezhebin alimlerinin ulaştığı hükümlere itibar etmek ve onlarla amel etmekte bir beis yoktur. Zaten Kur’an ve sünnetten hüküm çıkarma ve o hükümlerle amel etme noktasında en pratik yollardan biri de budur.
Bütün mezhepler Maide suresinde geçen “…veya biriniz hacet yerinden (tuvaletten) geldiyse.”1 ibaresine dayanarak insanın boşaltım organlarından mutat olarak çıkan her şeyin abdesti bozacağı konusunda görüş birliği içindedirler. Ancak Malikiler, insanın sağlıklı olması halinde mutat dışında, yani alışılmış, normal, her zamanki doğal şekliyle olan şeyler dışında çıkan maddelerin veya sıvıların abdesti bozmayacağını düşünmüşlerdir.2
Yine Hanefiler vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan, irin gibi akıntıların akmaları halinde abdesti bozacağını söylemiş, Hanbeliler ise bu durumlarda akan şeylerin çok olması gerektiğini düşünmüşlerdir. Hanefilerin delili “Her akan kandan dolayı abdest almak gerekir.”3 hadisidir ancak bu hadis zayıftır. Ayrıca İbn Mace’de geçen bir hadiste “Kim namazda iken kusar veya burnundan kan akarsa, namazda çıksın ve gidip abdest alsın. Ondan sonra da konuşmadığı sürece gelsin, namazını bıraktığı yerden tamamlasın.” buyrulmuştur ancak bu hadis de hadis alimleri tarafından illetli yani sıhhatinde problem olan bir hadis olarak görülmüştür.4
Şafii ve Malikiler ise kan ve benzeri şeylerden dolayı abdestin bozulmayacağı görüşündedirler. Bu konudaki delil ise Hz. Enes’in (ra) rivayet ettiği şu hadistir: “Allah Resulü (sas) kan aldırdı ve abdest almaksızın namaz kıldı. Kan aldırdığı yerleri yıkamanın ötesinde bir şey yapmadı.”5
Hz. Enes’in (ra) rivayet ettiği bildirilen hadise hadis alimleri zayıf demişlerdir ancak bir hadise daha vardır ki sahihtir: Abbad bin Bişr (ra) kendisine ok isabet ettiği hâlde namazına devam etmiştir.6 Durum Efendimiz’e (sas) intikal edince namazın veya abdestin bozulduğuna dair bir beyanda bulunmamıştır.
Bu örnekler bizlere deliller ve delillerin değerlendirilmesi/yorumlanması konusunda az çok bir fikir verebilir. Buradaki mesele mezheplerin hüküm verirken baz aldıkları bazı hadislerin zayıf olmasından ziyade o hadisleri ele alma, yorumlama ve onlardan bir hüküm çıkarma meselesidir. Buna literatürde içtihat adı verilir. İçtihat ise zihinsel olarak ciddi ve görece yoğun bir cehd, bir çaba gerektirir.
Mezhep alimleri bu çabayı gerçekleştirmiş ve içtihat etmişlerdir. İçtihatları sonucunda birbirlerinden farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu da normal bir prosestir. Elimizde bu konudaki hadislerin çoğu zayıf veya illetlidir. Herkesin ortak bir noktada buluşabileceği sahih, mütevatir bir hadis de yoktur. Bazı hadislerden çıkarılan sonuçlar kanın abdesti bozmayacağı, bazılarından çıkarılan sonuçlar da bozacağı şeklinde değerlendirilmiştir. Ancak bir insan Hz. Ömer (ra) veya Abbad bin Bişr (ra) gibi yaralarından kan akarken namaz kılmaya devam eden sahabilerin bu davranışları ile Şafii ve Maliki mezheplerinin konuyla ilgili hükümlerini daha doğru bulabilir ve kanın yahut irin gibi akıntıların abdesti bozmayacağını düşünebilir. Bu da dinin içindeki ruhsat genişliğine ait bir durum olacaktır. Ancak başka bir insan Hanefi mezhebinin ulaştığı hükümleri daha doğru bulabilir ve o hükümlerle amel etmeyi de tercih edebilir. Bu da bir tercih meselesidir.
1 ) Maide, 6
2 ) Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c. 1, s. 188
3 ) Darekutni, Taharet, 56
4 ) Darekutni, Taharet, 56; Vehbe Zuhayli, a.g.e., c. 1, s. 188
5 ) Darekutni ve Beyhaki
6 ) Ebu Davud, Taharet, 78