


Büyük Cevşen'in Önemi ve Fazileti | 1. Kısım
Soru: Çok fazla ismini duyduğumuz, büyüklerin okunmasını tavsiye ettiği “Büyük Cevşen” ile ilgili doyurucu bilgiye ulaşmakta zorlanıyoruz. Acaba “Büyük Cevşen” hakkında bir bilgilendirme yapabilir misiniz? Bu duayı niçin okuyoruz, Büyük Cevşen okumanın faziletleri nelerdir?
Cevap: Büyük Cevşen, Bediüzzaman Hazretleri tarafından derlenen bir dua hizbidir. “Hizb” kelimesi, “kısım” ya da “parça” anlamına gelirken, çoğul biçimi “ahzâb” olarak kullanılmaktadır. Tarih boyunca farklı meşreplerden pek çok Müslüman, özel olarak derlenmiş dua veya evrad kitaplarını (hizbler) okumuşlardır.
Sahabe efendilerimiz Kur’an-ı Kerim’i genellikle hizblere, yani bölümlere ayırarak okumuşlardır. Daha sonraki dönemlerde ise, Kur’an ve sünnette yer alan duaların derlendiği çok sayıda müstakil eser kaleme alınmıştır. İmam Nesai’den İbn Hacer’e, Ebu Davud’dan İbn-i Ebi’d-Dünya’ya, Ebu Talib el-Mekkî’den İmam Gazali’ye, Şah-ı Nakşibend’den Ebul Hasan Şazeli’ye, Muhyiddin Arabi’den Abdülkadir Geylani hazretlerine kadar birçok alim ve maneviyat önderi, ya kendi telifleri olan müstakil dua kitaplarını oluşturmuş ya da eserlerinin bir bölümünü dua ve evrad (ezkara) konularına ayırmıştır.
Günümüze yaklaşıldığında Hâlidî-Nakşibendi şeyhlerinden Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi tarafından hazırlanan Mecmûatü’l Ahzâb adlı dua derlemesi dikkat çekicidir. İslam tarihinde, Kur’an’dan, hadislerden ve maneviyat büyüklerinin dualarından derlenmiş en kapsamlı dua kitabı olarak kabul edilen Mecmûatü’l Ahzâb, yaklaşık 2.000 sayfalık metniyle, İslam’ın dua birikimini yansıtan en geniş hacimli eserlerden biridir. Bu eserin orijinali elimizdedir ve günümüze ulaşması, bizlere önemli bir şans sunmaktadır. Bu şansın değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri, bu şansı son derece verimli bir biçimde değerlendirmiştir. Yakın talebelerinin aktardığına göre, kendisi günlük yaşamında neredeyse 5-6 saatini dua ve evrad ile geçirmiş; Mecmûatü’l Ahzâb’ı 15 günde bir hatmetmiştir.1 Ayrıca talebelerine ve erişebildiği tüm Müslümanlara dua, istiğfar, salat ve selam, Allah’ı hamd ve tesbih gibi evrad ve ezkarları bolca okumaya dair sürekli yönlendirmelerde bulunmuş; her fırsatta bu hususlarda tavsiyeler vermiştir.
Bediüzzaman Hazretleri’nin bu yönlendirme ve tavsiyeleri yalnızca sözde kalmamıştır. O, kendisini sevenlerin bu engin dua ve zikir hazinesinden faydalanabilmeleri amacıyla, Mecmûatü’l Ahzâb’ın belirli kısımlarını alarak, çeşitli düzenlemelerle Hizbü’l Envari’l Hakaikı’n Nûriye yani Büyük Cevşen’i oluşturmuştur. Büyük Cevşen’in içeriğinde yer alan evradın bir kısmı Kur’an surelerinden oluşmaktadır; diğer bir kısmı, sahabe ve ehlibeyt aracılığıyla bize ulaşan münacatlar; bir kısmı ise maneviyat büyüklerinin virdleri olan dualardan meydana gelmektedir. Ayrıca, Bediüzzaman Hazretleri’nin bizzat düzenlediği kısımlar da mevcuttur.
Şimdi Büyük Cevşen’in içeriğinde bulunan dua ve münacatlara ayrıntılı olarak değineceğiz:
Büyük Cevşen, önemli bir tevbe ve istiğfar duasıyla başlar. Böylece önemli bir dua adabı yerine getirilmiş olur.
Ardından, Yasin, Fetih, Rahman, Mülk ve Nebe sureleri ile Bakara suresinin son iki ayeti (Amenerrasûlü ve Haşir suresinin son beş ayeti) okunarak Büyük Cevşen’e ilk adım atılmış olur. Bu sure ve ayetlerin ardından, hatim duasından bir bölüm yer almaktadır.
Yukarıda bahsedilen sure ve ayetlerle kısa duadan sonra, Büyük Cevşen’i oluşturan dualar ve münacatlar şu şekilde sıralanmaktadır:
1.Cevşen-i Kebîr
Cevşen duası, Kur’an’ın bir özeti olarak değerlendirilebilir. Efendimiz’in münacatı olduğu rivayet edilen bu dua, Allah Teala’nın mükemmel bir biçimde tasvir edildiği kıymetli bir münacattır. Cevşenle ilgili detaylı bilgiyi bir başka yazımızda vermeye çalışacağız. O yüzden bu kısmı o yazıya havale ederek ikinci bölüme geçiyoruz.
2. Evrad-ı Kudsiye
Evrad-ı Kudsiye’nin asıl adı Evrad-ı Bahaiyye’dir. İsmini, Muhammed Bahaüddin Nakşıbend (ks) hazretlerinden almıştır. Rivayetlere göre, Şah-ı Nakşıbend hazretleri bu duayı, manevi alemde bizzat Efendimiz’den (sas) öğrenmiş ve O’nun yanında ezberlemiştir.2 Evrad-ı Kudsiye’nin içeriği incelendiğinde, Efendimiz’in (sas) dualarının özel bir üslupla düzenlenmiş hâli olduğu açıkça görülmektedir. Bediüzzaman Hazretleri, bu son derece geniş, derin, güçlü ve mübarek duaya “Evrad-ı Kudsiye” yani “Kudsî Evrad” adını vererek onu Büyük Cevşen’e dahil etmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri, Evrad-ı Kudsiye’yi okumadan önce Delâli’n-Nur’un yarısını okur, ardından Evrad-ı Kudsiye’yi bitirir ve en son Delâli’n-Nur’un kalan yarısını okurdu. Bu uygulamanın, iki salavat arasında yapılan duanın kabul edilmeye daha yakın olmasıyla bir ilgisi olsa gerektir. Bediüzzaman Said Nursi, birçok durumda Evrad-ı Kudsiye’yi Cevşen ile birlikte zikreder ve özellikle bu duanın imanı güçlendiren özelliğine dikkat çeker.
Tabii ki, her dua gibi Evrad-ı Kudsiye’den de tam istifade edilebilmesi için, okunurken anlamının kavranması, içselleştirilmesi ve hissedilmesi gerekliliği unutulmamalıdır.
3. Delâilü’n-Nûr
Delâilü’n-Nûr ifadesi, kelime anlamıyla “Nur’un delilleri” veya “işaretleri” anlamına gelmektedir. Delâilü’n-Nûr’un temel kaynağı, Delâilü’l Hayrât adı verilen bir salavat derlemesidir. Delâilü’l Hayrât, Şazelî tarikatı şeyhlerinden Muhammed bin Süleyman el-Cezuli Hazretleri tarafından 15. yüzyılda kaleme alınmıştır.3 Bu eser, o dönemde bilinen tüm salat ve selamların toplandığı bir derleme olarak kabul edilir. Delâilü’l Hayrât, zaman içerisinde tüm Müslümanlar tarafından benimsenmiş, her dönemde okunmuş ve ümmetin adeta ortak salavat kitabı haline gelmiştir.
Bediüzzaman Hazretleri, bu üstün salat ve selam derlemesinin bir kısmını, kendi tertibine göre düzenlediği birkaç salat ve selamı da ekleyerek Hizbü’l-Envar’a, yani Büyük Cevşen’e dahil etmiştir. Bu anlamda Delâilü’n-Nûr’u okuduğumuzda Abdülkadir Geylani, Seyyid Ahmed Bedevi, İbrahim Desuki, Cüneyd-i Bağdadi, Abdüsselam bin Meşiş, Muhammed Hanefi, İmam Remli, İmam Busayri gibi maneviyat büyüklerinin salavatlarını da okumuş olmaktayız. Böylece, bu büyük zatların oluşturduğu salavat zincirine bizler de katılmış sayılırız.
4. Sekîne Duası
Sekîne kavramı, Kur’an terminolojisinde "sakinlik", "sükûnet", "emniyet", "güven" ve "manevi huzur" anlamlarını ifade eder. Günlük kullanımda bu kavram çoğunlukla yalnızca sakinleşmek ya da can sıkıntısından kurtulmak anlamında anlaşılmaktadır ancak bazı ayetlerin işaret ettiği üzere, bu his aynı zamanda insanı takvaya yönlendirmek, taassup ve cahiliye duygularından uzaklaştırmak, iradeyi güçlendirmek ve cesaret sahibi olmak gibi manevi durumları da ifade etmektedir.
Sekîne duasının kaynağının Hz. Ali (ra) efendimizin "Ercûze Kasidesi"ne dayandığı ifade edilmektedir. Bu kaside, 19 harfli ayet veya ayetlerle oluşturulacak bir düzenlemeyi konu edinir. Düzenlemede Allah Teala’nın “Ferd”, “Hayy”, “Kayyûm”, “Hakem”, “Adl” ve “Kuddüs” isimlerine de değinilir. Aslında, İmam Gazali hazretlerinin düzenlediği Cünnetü’l Esmâ duası da Ercûze Kasidesi’nde sunulan tarifin ürünüdür. Bediüzzaman Hazretleri de benzer bir yaklaşımdan hareketle, 19 harfli ayetler ve söz konusu altı ilahi isim temelinde Sekîne duasını oluşturmuştur.
Sekîne duasının esas içeriği, Allah Teala’nın 6 ism-i Âzamı olan “Ferd”, “Hayy”, “Kayyûm”, “Hakem”, “Adl” ve “Kuddüs” isimleri ile 19 harf içeren 19 ayetten meydana gelmektedir. İnternet ortamında, Sekîne duası ve 19 sayısının önemiyle ilgili pek çok içerikle karşılaşılabilmektedir. Ancak bu noktada 19 sayısının hakiki mahiyetine dair kesin bilgiler ayet, hadis veya güvenilen kaynaklardan açıkça bildirilmediğinden, sayı üzerinden çeşitli şifreler, tılsımlar veya metafizik ölçekli hesaplamalara gidilmesinin her kesim için uygun olmayacağı kanaatindeyiz. 19 sayısının kendine has bir özelliği bulunduğu ifade edilebilir. Buna karşın, duanın ruhunun sayılar ya da şifrelerden ziyade teveccüh, şuur, his ve samimiyete dayandığını belirtmek önemlidir.
Sekîne duasını tam anlamıyla kavrayıp hissederek okumak isteyenlere, Bediüzzaman Hazretleri’nin "Lem’alar" adlı eserinin otuzuncu lem’asını okumaları tavsiye edilmektedir. Bu risalede, Sekîne duasğının temelini oluşturan “Ferd”, “Hayy”, “Kayyûm”, “Hakem”, “Adl” ve “Kuddüs” isimleri detaylı ve doyurucu bir biçimde izah edilmektedir.
Son olarak, Hz. Ali’nin (ra) Ercûze Kasidesi’nde de işaret edildiği üzere, Sekîne duası ahir zaman fitneleri karşısında manevi bir kalkan işlevi görmektedir. Sekîne duasını samimiyet, şuur ve ihlasla okuyup Allah’a sığınanların, ahir zaman fitnelerinden korunmaları ümidi taşınmaktadır.
5. Münâcât-ı Veysel Karânî
Veysel Karânî hazretlerine atfedilen bu münâcâtın, insanın “kul olma” şuuruna önemli ölçüde katkı sağladığı söylenebilir. Ancak bu katkının gerçekleşebilmesi için, münâcâtın anlamının kavranarak ve hissedilerek okunması gerekmektedir. Bu şekilde okuyanlar, metnin kul olma şuuruna sağladığı katkıyı idrak edebilecektir.
Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur külliyatının çeşitli bölümlerinde bu münâcâtın hakikatlerini doğrudan veya dolaylı olarak izah etmiştir. Örneğin, Kelime-i Tevhid’in tefsiri niteliğindeki 20. Mektubun 2. Makamı’nda, “Sekizinci Kelime” olarak zikredilen “VE HÜVE HAYYÜN LÂ YEMÛT” ifadesinin tefsirinde, Bediüzzaman Hazretleri, Veysel Karânî hazretlerine ait bu münâcâta geniş bir meal yazmıştır. İlgilenenler, 20. Mektubun ilgili bölümüne başvurarak, “Yâ İlahenâ! Rabb’imiz sensin! Çünkü biz abdiz. Nefsimizin terbiyesinden âciziz. Demek bizi terbiye eden sensin.” ifadeleriyle başlayan münâcâta ulaşabilirler.
Bu münâcât, dua eğitiminde de büyük önem arz etmektedir. Duayı veya evrâd-ı ezkârı hayatına ciddi biçimde dahil etmek isteyen bireylere, bu yolculuğa genellikle Veysel Karânî hazretlerine ait münâcâtla başlanması tavsiye edilir. Bunun nedeni, münâcâtın hem kısa ve sade olması hem de dokunaklı, zengin bir içeriğe sahip olmasıdır. Münâcât, süslemeye ihtiyaç duymayan doğal bir güzellik ile kendini kanıtlama gereksinimi hissetmeyen bir büyüklük ve derinlik sergilemektedir.
1 Mustafa Sungur’dan aktaran Niyazi Beki, Kişisel Röportaj
2 El-hakâiku Hizb-ü Envâri’n-Nûriye, s. 76
3 TDV DİA, Delailü’l Hayrat maddesi