8 dk.
19 Temmuz 2024
Dünyevi Meselelerde Kendinizi Geliştirerek Dininizi Güzelleştirin! | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Dünyevi Meselelerde Kendinizi Geliştirerek Dininizi Güzelleştirin! | 2. Kısım

Güçlü Mümin & Zayıf Mümin

 

Efendimiz (sas) “Güçlü mümin zayıf müminden daha hayırlı ve Allah’a daha sevimlidir. Hepsinde hayır vardır...”1 buyurur. Burada iman etmiş olma itibariyle her müminin hayırlı olduğu zaten açıktır. Bununla birlikte hadisteki “güçlü” kelimesi fiziksel güçten ibaret değildir, geniş anlamlıdır. Yani ilmen veya maddi açıdan, hatta çalışkanlık, hayırlı işlerde azimli ve hırslı olma gibi bakımlardan daha güçlü olan müminler o konularda daha güçsüz olan müminlerden daha faydalı, daha hayırlı olacaklardır. 

 

Diğer yandan “Kulları içinde ancak alimler Allah’a karşı gereğince haşyet duyarlar.”2 ayeti de aynı hakikati ders vermektedir. Burada da ancak bilenlerin, yani hem uhrevi hem dünyevi bazı konularda ciddi bilgisi olanların Allah’a karşı tam haşyet, saygı ve korku duyacağı belirtilmektedir. Ayette dünyevi ve uhrevi bilgi ayrımı yapılmamıştır. Çünkü iman etmek kaydıyla bizler dünyayı ve dünyaya dair şeyleri ne kadar çok biliyor isek imanımız ile o bilgiyi marifetullah ekseninde değerlendirir ve Allah’tan o kadar çok haşyet duyabiliriz.

 

Bu noktada şu husus kafaları karıştırabilmektedir: Bu devirde fizik, kimya gibi maddi ilimlerle çok meşgul olanlar İslam’a veya İslami meselelere kapalı olabilmektedirler. Bu insanlar içinde mümin ve Müslüman olanlar da o ilimlerle ilgilenmek çok vakit aldığından dini meselelere çok fazla vakit ayıramayıp, o konulara pek girmeyebilmektedirler. Bu nedenle onların İslam’ın kendi alanlarıyla ilgili konularını, ilgili ayet ve hadisleri çok daha iyi anladıklarını pek görmeyebiliyoruz. Yoksa bu insanlar da fizik, kimya, biyoloji bilgilerinin üzerine ayet ve hadisleri iyi bilseler onların kendi alanlarındaki dini konuları daha güzel yorumladıklarını ve anladıklarını görebiliriz.

 

Tarihsel ve Güncel Örnekler

 

Bu durumu tarihte hatta günlük hayatımızda da görmemiz mümkündür. İslam bütün insanlar içindir. Ancak insanların mizaçları, yetişme tarzları, yetiştikleri kültür ve coğrafya açısından farklı oldukları da malumdur. Bu bağlamda örneğin bir İstanbul beyefendisi ile kırsal veya varoş bölgelerde yetişmiş bir insan üzerinde İslam daha farklı görünecektir. Yani bu iki insan beşeriyet ve kültür açılarından olduğu kadar dindarlık açısından da farklı görünümler arz edecektir.

 

Yine yakın geçmişten bugüne kadar İslami hizmetlerde en aktif veya başarılı olanların eğitim açısından veya ticari açılardan daha kabiliyetli, daha başarılı insanlar olduklarını görürüz. Bu da tesadüf değildir çünkü insanlar hayatı hayatın içinde öğrenmektedirler ve İslam’ı da o öğrenilen hayatın içinde daha iyi anlayıp aktarabilmektedirler.

 

Din Dışı Bilgilerin Dine Hizmeti

 

Dinin bizzat kendisinin dışında başka şeyleri daha iyi bilerek din ile ilgili daha kaliteli çalışmalar yapmak mümkündür. Hatta dini ilimlerle ilgili en başarılı çalışmalar dinin kendisi dışındaki alanları iyi bilmekle mümkündür.

 

Örneğin İmam Gazali (ra) dini ilimlerden olmayan felsefe ve mantık ilimlerini çok iyi bildiği ve bu bilgisini iman ve Kur’an hakikatlerini aktarmada çok iyi kullandığı için son derece etkili bir alim olmuştur diyebiliriz. İmam Eşari (ra) de bir yönüyle böyledir.

 

Günümüze daha yakın bir örnek de şudur: Kısaca Concordance olarak bilinen ve "Concordance et Indices de la Tradıtıon Musulmane” adıyla neşredilen, Arapça ismi el-Mu’cemü’l Müfehres li-Elfâzi’l Hadisi’n-Nebevî olan bir fihrist çalışması vardır. Bu çalışma 9 hadis kitabındaki hadis rivayetlerinin bulundukları kitaplardaki yerlerini göstermek amacıyla hazırlanmıştır. İslami ilimler tarihinde daha önce de Kur’an ve hadislerle ilgili sözlük, lugat yahut fihrist çalışmaları yapılmıştır ancak bu çalışma bunların içindeki en kapsamlı ve bilimsel çalışmadır. Bu çalışmayı ilk başlatanlar da Arent Jan Wensinck isimli Hollandalı bir oryantalist, Theodorus Willem Johannes Juynboll isimli yine Hollandalı bir başka oryantalist ve Josef (Chajim) Horovitz isimli Yahudi asıllı Alman oryantalist olmuştur. Bu çalışma 1916 yılında toplam 64 kişinin katkısıyla başlamıştır. Bu 64 kişinin içinde sadece 5 tane Müslüman vardır. Görüleceği üzere çalışmayı başlatanlar Müslüman değildir ancak yapılan çalışmanın hadislerin anlaşılmasına, hadisler üzerinde daha verimli çalışmalar yapılmasına çok önemli katkıları olmuştur. İslam dünyasında Efendimiz (sas) ve hadisler için hayatını feda edebilecek insanlar olmasına rağmen bu türden bir çalışma o güne kadar yapılmamıştır. Ancak bilimsel metodoloji sahibi insanlar bu işi yapabilmişlerdir.

 

Çağrı Filmi ve Mustafa Akkad

 

Sinema tarihinde Efendimiz’in (sas) hayatını anlatan iyi bir filmi çekebilen tek isim Mustafa Akkad olmuştur. Bu film de bilindiği adıyla Çağrı filmidir. Mustafa Akkad önce Amerika’nın sinema merkezi olan Los Angeles’ta üniversitede tiyatro lisansı yapmış, ünlü yönetmen Sam Peckinpah’ın iyi bir öğrencisi olmuş, onun yanında yetişmiştir. Dünyevi olarak kendini güzel bir şekilde yetiştirmiştir. Daha sonra “Çağrı filmini ben çekemezsem kimse çekemez. Müslüman olarak Hollywood’da bir tek ben varım.” diyerek meşhur Çağrı filmini çekebilmiştir. Ne acıdır ki bu filmi de gerek finansal zorluklar gerekse bazı bağnaz Müslümanların karşı çıkmaları gibi nedenlerle bin bir zorlukla çekebilmiştir.

 

Daha sonra İstanbul’un fethi ve Selahaddin Eyyubi ile ilgili film projeleri ise maalesef hayata geçirilememiştir.

 

Bugün gelinen noktada Müslümanlar sinemanın ve diğer bazı sanatların önemini yeni yeni kavramışlardır diyebiliriz. Ne acıdır ki, sinemanın önemi kavramamız bu türün dünyadaki konumunu kaybettiğine dair tartışmaların başladığı bir zamanda ancak olabilmiştir. Örneğin “mizah” unsurunun önemini hala anlayabilmiş değiliz. Mizah kavramına kategorik olarak karşı olunduğu için bu alanda Müslümanların gelişmediğini, yaptıkları işlerin de son derece kalitesiz olduğunu görmek mümkündür.

 

İslam’ı Anlatmanın Güzel Bir Yolu

 

İslam’ı anlatmanın pek çok güzel yolu vardır. “Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla mücadeleni en güzel, kırıcı olmayacak şekilde ver!”3 ayeti gereğince iman hakikatlerini karşı tarafa aktarırken kırıcı olmamak, muhatapta tepki uyandırmamak çok önemlidir.

 

Bu bağlamda bazı kişisel gelişim veya etkili iletişim kitaplarında sandviç yöntemi adıyla bilinen bir yöntem vardır. Bu yöntem, muhatabımıza söylemek istediğimiz olumsuz bir mesajı iki olumlu mesaj arasına katarak ve muhatabı rahatsız etmeden anlatabilmeyi sağlar. Muhatapta tepki uyandırabilecek olumsuz mesajı vermeden önce muhatabın olumlu bir yanını ifade etmek gerekir ki ilgili şahıs doğrudan reaksiyon göstermesin. Daha sonra verilmek istenen olumsuz mesaj olabildiğince yumuşatılarak verilmeli, ardından tekrar olumlu bir mesaj ile eleştiri bitirilmelidir. Böylece sandviçin iki olumlu yanı olan ekmeğin arasına sandviçin iç malzemesi olan olumsuz mesaj aktarılmış olacak ancak muhatap hem eleştiriyi anlayacak hem de bundan rahatsız olmayacaktır. Çünkü sandviçi oluşturan bütün tatlar birbirine karışmış olacak ve aradaki olumsuz mesaj da kişide reaksiyon uyandırmayacaktır.

 

Bu yöntem dini ilimlerin içinde işlenen bir yöntem değildir. Ancak tartışmalı dini konuları aktarmada bu yöntemi bilenler bilmeyenlerden daha avantajlı olacaktır.

 

Diğer yandan “anlatma” meselesi ayrı bir kabiliyettir ve üzerinde çalışılarak geliştirilebilir bir yetenektir. İslam’ı iyi ve güzel anlatmak istiyorsanız anlayışı bir süre öğretmenlik yapmak faydalı olabilir. Bilmeyenlere matematik, fizik, tarih, coğrafya anlattıkça başta zorlanmalar olsa da anlatma kabiliyetinin geliştiği görülür. Ancak bu kabiliyet gelişmeden doğrudan doğruya Kur’an ve hadis anlatmak verimli olmayacaktır. İnsanlar belki Kur’an ve hadis hatırına yine dinlerler ama o kabiliyetin gelişmiş haliyle anlatıldığı kadar verimli bir anlatma olmaz.

 

İslam Bize Ne Kazandırır?

 

İslam bize iman, ibadet ve güzel ahlak kazandırır. Ancak İslam tek başına bizi zengin etmez, fizik ve kimya öğretmez. Hatta genetik olarak vücudu serotonin üretmeyen bir insanı kendi başına mutlu da kılmaz. İslam’ın böyle iddiaları da yoktur. İslam günlük hayatın dağdağasından doğan sorunları çözer. Ancak Müslümanlar sadece Müslüman oldukları için İslam’ın kendilerine hem zenginlik hem bilim hem kültür hem medeniyet hem hukuk düzeni gibi nimetleri anında sağlamasını bekleyebilirler. Bu da yanlış bir beklentidir. Bu güzel sonuçların sadece Müslüman olmakla kendiliğinden bahşedileceğini umanlar yanılmaktadır.

 

Sonuç olarak diyebiliriz ki; bizim din dışı olan bilgilerimizin, kabiliyetlerimizin tamamı iman ve takva sahibi olmamız kaydıyla dindeki hâlimizi güçlendirecektir.

 

Allah Teala’dan bizleri tam inanmış müminler, kendisinin razı olacağı şekilde Müslümanlar ve müttakiler kılmasını, yine kendi yarattığı dünyayı da iyi anlamamızı ve dinimizi dünyamız ile güçlendirmesini diler ve dileniriz.

 


 

1 Müslim, Kader, 34

2 Fâtır, 28

3 Nahl, 125