Doğal afetler ile dini olayların ilişkisi
Soru: Doğal afetlerle o bölgede yapılan Allah'ın hoşuna gitmeyecek fiiller arasında bir ilişki var mıdır? Mesela haramların kolayca işlenmesi, zulmün artması, Allah'a şirk koşulması gibi günahlar bir bölgede daha fazla deprem-sel gibi doğal afete neden olabilir mi?
Cevap: O tarz değerlendirmeler bir cihetle doğrudur, bir yönden yanlıştır:
Doğru yönleri şunlardır:
1. Kur’an’da başımıza gelen her şeyin bizim günahımız yüzünden geldiği, Allah’ın da bunların çoğunu affettiğini bildirmektedir. Bu açıdan arzî veya semavî afetler de, insanların yapıp ettikleri yüzündendir. (1)
2. Kur’an kafirlerden bahsederken “gök ve yer onlara ağlamadı” diyor.(2) Demek ki hakiki müminler için gök ve yer ağlıyor, onların başına gelenlere üzülüyor, zalimlere hiddet ediyor.
3. Allah-u Teala'nın bu dünya üzerinde en çok ilgilendiği, en çok önemsediği şey; Kendisinin tanıtılması, dininin benimsetilmesidir. Başta peygamberler, bu yolda çalışanlar O'nun için en kıymetli kimselerdir. Eğer arz üzerine semavi bir müdahale olacaksa, bu evvela dini tebliğe edenler ve onlara yapılanlar yüzünden olur.
Bu çerçevede “eğer sizce önemli bir sebep yüzünden tebliği terk ederseniz, Allah’tan gelecek bir emri bekleyin!”(3) tehdidi yapılmıştır ki bu hitap tebliğ vazifesini terk eden müminlere yöneliktir. Bir de tebliğe mani olanları düşünün.
Doğal afetlerle dini olaylar arasında ilişki kurmaya çalışan bazı kimselerin yanlış değerlendirebildikleri yönler ise şöyledir:
1. Allah umumen bu hitapları yapmış ama biz herhangi bir vakanın hangi yüzden olduğunu bilmiyoruz. O yüzden mesela “filanca depremin sebebi, falanca insanların haksızca öldürülmesidir” desek, bilmediğimiz bir şey hakkında konuşmuş oluruz. Kesin ilim mümkün olmadığı için de, o kapı açılırsa, alım veya cahil, herkes yorumda bulunur; istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilir.
2. Allah’ın bu dünyadaki fiillerinin tek sebebi insanların günahları değildir. Allah, imtihan etmek için de insanların başına felaketler getirebilir. Efendimiz bir günahı yüzünden Mekke’yi terk etmek zorunda kalmış değildi. Oğullarının vefatı da bir hatasına bağlı değildi.
3. Bu tarz yorumları yapmak adetten olursa, mesela bir zalim hem insanlara zulmedebilir, hem de “bunlar ancak sizin günahlarınız yüzünden” diyebilir.
4. Müslümanın insanlara karşı ilk vazifelerinden birisi merhamettir. Öyle bir felaket olunca, “bu senin günahın yüzünden oldu” demek, çok vicdansızca bir tavır oluyor. Hem de insanlarda dini değerlere karşı bir nefret oluşturuyor. Bir düşünün, kendinizi o musibete uğramış kişilerin yerine koyun; mesela 17 Ağustos depreminde ailenizi kaybetmiş olsanız, biri de gelip “hep günahlar yüzünden bu deprem” dese, hem o kişiye hem de dini değerlere karşı bir uzaklaşma meydana gelmez mi içinizde?
5. (1. maddenin bir noktası) İnsanların günahları ve gelen felaketler arasında, aklen fark edilir derecede bir ilişki yoktur. Mesela günah şehri Amsterdam’a bir şey olmazken, başka yerlerde bir şeyler olabiliyor. O yüzden mantıklı bir şekilde bu konuyu açıklamak ve savunmak imkansız. Bu konuyu açmak, “Müslümanların saçmalıkları” gibi anlaşılıyor.
Zaten bu konu imanî ve kişinin kendi muhasebesini ilgilendiren bir şeydir; umumi ve açık bir kaide değildir. Bu konu üzerine tefekkür edilebilir fakat başkaları itham edilemez.
1. Şura, 30
2. Duhan, 29
3. Tevbe, 24