El çizgileri ile fal baktırmak günah mıdır?
Soru: Sosyal medyada el çizgilerine bakarak çocuğun hangi mesleğe yatkın olduğu, kaç yaşında evleneceği gibi hususları söyleyen birisini gördüm. Bu tür şeylerin gerçekliği var mıdır? Elin içindeki çizgilerin kalp, akıl ve kader çizgileri olduğu doğru mudur?
Kısa Cevap: Bu tür şeylerin hiçbir gerçekliği yoktur.
El çizgilerinin kalp, akıl ve kader çizgileri olduğu iddiası doğru değildir.
Ayrıntılı Cevap:
Bu konularda bilimsel yöntemlerle yapılmış bir araştırma, olumlu sonuçlar ve bulgular yoktur. Bu konularda elimizde bir ayet ve hadis de yoktur. El çizgileri ile bir mesleğe yatkınlık, evlenme yaşı gibi konular arasında bir sebep sonuç ilişkisi veya bir korelasyon da yoktur.
Eski çağlardan beri insanlar yüz hatlarından ve el çizgilerinden kadere dair bazı sonuçlar çıkarmaya çalışmışlardır. Bu tip çalışmalar geleceğe, gayba dair çalışmalardır ve bir cins falcılıktır. İslam’da ise falcılık toptan yasaklanmıştır.
Belirli matematiksel modellerle ve yine belli verilerle geleceğe dair bazı öngörülerde, tahminlerde bulunmak dışındaki tüm söylemler falcılıktır.
Bunun dışında ister rüyaya, ister bir kuşun uçtuğu yöne, ister el çizgilerine, ister yüz hatlarına, ister fal kağıtlarına ister kahve fincanına bakılarak yapılsın tüm söylemler ve uygulamalar falcılıktır.
Geleceğe yönelik haber olarak değil ancak kişilerin mizaçlarına yönelik yapılan değerlendirmeler ise falcılık sayılmayabilir. Örneğin bir insanın anatomik yapısına, el ve yüz çizgilerine bakılarak yapılan karakter analizleri bu sınıfa girer. Ancak bunların da hiçbir bilimsel geçerliliği, reel karşılıkları ve doğruluk payları yoktur. Bir insanın simasından, çehresinden, genel duruşundan ve yürüyüş tarzından bazı tecrübeli ve basiretli insanlar bazı sonuçlar çıkarabilirler. Mesela tecrübeli bir esnaf dükkanına giren bir müşterinin ne tür bir müşteri olduğunu, sadece alıcı olup olmadığını, asıl amacını bir yere kadar anlayabilir. Ancak bu tür söylemlerin ve öngörülerin de tam, kesin sonuç verecek bir formülü yoktur. O esnafa bu tür müşterilerin ortak özelliklerinin ne olduğu, hangi durumlarda ve hangi etkenlerle satın alma davranışını gerçekleştirdikleri sorulsa o esnaf da net bir cevap veremeyecektir. Benzer şekilde tecrübeli bir öğretmen de hangi öğrencisinin hangi derse yatkın olduğunu gözlemleye gözlemleye o öğrenciler arasındaki ortak noktaları anlayabilir hâle gelir. Dersi hangi öğrencilerin anlamadıklarını yüz ifadelerinden bilebilir.
Formülasyondan bağımsız bir tecrübeyle günlük hayat içinde bazı durumların öngörülebilmesi mümkündür. Yürüyebilen her insan düz zeminde normal bir şekilde yürür. Yokuş çıkarken başka, yokuş inerken başka, karlı buzlu yollarda daha başka türlü yürür. İnsan vücudu bu yürüyüş türlerini otomatik bir şekilde ayarlamaktadır. Bilincimiz o tarz yürümeye taalluk etmeden kendimizi o tarz yürüyor hâlde buluruz. Örneğin sağ elimizde 10 kilogram ağırlıkta bir yük olsa sola doğru eğilmeye, sol elimizde aynı ağırlık olsa sağa doğru eğilmeye başlarız. Matematik, fizik veya biyoloji bilmeyen insanlar da böyle yürürler. Konunun bilimsel açıklamasını yapabilecek insanlar da böyle yürürler.
Bu bağlamda günlük hayat içinde formülasyondan bağımsız tecrübeler sonucu bazı durumların öngörülebilmesi mümkündür. Bu tür öngörülere “sezgi” demek doğru olabilir. Ancak sezgiler düşünceden çok duygulara yakındır ve bu yönleriyle kendilerinden yola çıkılarak rasyonel sonuçlara ulaşmak mümkün değildir.
Meselenin dini boyutu açısından da falcılık ve gaybi haberler tamamen problemli alanlardır ve açıkça iman hakikatine aykırıdır.
Bu konudaki hadis-i şerif açıktır: “Her kim bir arrâfa veya kâhine gider de onun söylediklerini tasdik ederse bana indirileni inkâr etmiş olur.”1 buyuruyor.
Kâhin, gelecekten haber verdiğini iddia eden şarlatanların ortak adıdır. Arraf ise o dönemde daha çok kayıp malların yerlerini söylediği iddia eden kişilere verilen bir sıfattır.
Peki Nasıl Bilebiliyorlar?
Bu konuda falcılar veya kahinlerin gelecekle ilgili “Her şeyi biliyorlar.”, “Hiçbir şey bilmiyorlar” uçları arasından birisi tercih edilmemelidir. Ancak “Hiçbir şey bilmiyorlar.” ucuna daha yakın bir şekilde bazı şeyleri nadiren de olsa bilebildikleri söylenebilir.
Bu konuda öncelikle falcılara, kahinlere veya fallara karşı zaafı olan insanların aklî melekeleriyle ilgili problemlerinin falcılar tarafından suiistimal edildiğini bilmek gerekir. Fallara ve falcılara zaafı olan insanlar rasyonalite açısından genellikle problemli, safdil ve iyi niyetli insanlar olabilirler. Falcılar da bu insanların zaaflarının farkında olduklarından onları pek çok hileyle nasıl kandırabileceklerini iyi bilmektedirler.
Bu hilelerin en yaygını “Barnum Etkisi” veya “Forer Etkisi” adı verilen çalışmalarla ortaya konulmuş bir hile türüdür. Buna göre falcılar, bazı insanların özellikle onlar için hazırlanmış sandıkları ancak aslında pek çok insana uyacak derecede genel ve net olmayan kişilik tasvirleri yaparlar. Örneğin bir falcı kendisine gelen bir insana “Başka insanların seni takdir etmesine ihtiyacın var.” dese veya “Kişilik itibariyle bazı zaafların var ve bu nedenle sorunlar yaşıyorsun. Ancak bunların üstesinden gelebilirsin.” gibi bir söz söylese falcıya inanmaya zaten hazır olan insanlar bu sözleri yalanlamayacak, “Falcı doğruyu bildi.” diyebileceklerdir. Halbuki bu söylenenler neredeyse her insan için geçerlidir.
Kahin, astrolog veya falcıların bâtıl olan gelecekten haber verme konusunda gerçekten ince stratejileri, çalışma düzenleri, okumaları ve literatür bilgileri vardır. Bunlar inkar edilemez. Bu nedenle bu insanlar bir tahminde veya gelecekten haber verme iddiasında bulunurlarken bazı hususlara dikkat ederler:
Bu kişiler konu seçimini çok iyi yaparlar. Seçtikleri konu insanların genelini ilgilendiren bir konudur. Örneğin hiçbir astrolog veya medyum tütün fiyatlarının gelecek sene ne olacağı hakkında bir tahminde veya öngörüde bulunmaz. Ancak depremler, seller, ekonomik dalgalanmalar, politik çekişmeler ve salgınlar gibi tüm dünyayı veya bir ülkenin tümünü ilgilendiren genel konuları seçerler.
Öngörü aşamasında ise belirli aralıklarla tekrarlanan olayları seçmeye özen gösterirler. Örneğin bir ülkede 2022 yılında hayat pahalılığı belirli nedenlerle yüksek seviyede ise “2023 yılında enflasyon oranında dalgalanmalar olacak.” şeklinde bir öngörüde bulunurlar. 2023 yılında enflasyon yükselse de düşse de “Dalgalanmalar olacak.” ibaresi net olmadığı için bazı kimseler o falcı veya astroloğun geleceği bildiğini zannedebilecektir.
Falcılara bireysel olarak başvuran müşterilerle ilgili çeşitli hilelerin uygulandığı da bilinen bir gerçektir. Bununla ilgili gerek kişisel tecrübelerden gerek internet haberlerinden pek çok örneğe rastlamak mümkündür. Örneğin bir falcının müşterisi hakkında önceden bazı bilgiler topladığı, müşterisi kendisine gelince de bu bilgileri kullandığı en bilinen hilelerden birisidir.
Bunların yanında realitede pek rastlanmayan ancak çok nadir olarak örneği görülebilen bir durum daha vardır ki imani açıdan çok risklidir. O da kendisine müracaat edilen kâhinin veya falcının görünmez varlıklarla bir cins iletişiminin bulunması durumudur. Bu varlıkların uzun süre yaşamaları nedeniyle bir insanın geçmişine vakıf olmaları, buradan hareketle o insanın yakın geleceği hakkında emareleri zaten belirmiş bazı hususları kahine veya falcıya-büyücüye aktarabilmeleri mümkündür.
Bu noktada Efendimiz’in (sas) şu hadisi önemlidir:
Hz. Aişe (ra) validemizin rivayet ettiği hadis-i şerif şu şekildedir:
“Bazı insanlar Resûlullah’a kâhinlerin kehanetleri hakkında soru sordular.
Allah Rasulü: “Söylediklerinin aslı yoktur” buyurdu.
Bunun üzerine oradaki insanlar;
“Ey Allah’ın Resûlü! Ancak onların geleceğe ait verdikleri bazı haberler söyledikleri gibi çıkıyor.” dediler.
Allah Rasulü şu karşılığı verdi:
“Onların bu tür haberleri (görevli meleğin ilham ettiği) gerçeklerdendir. Bir cin onu meleklerden kaparak kâhin dostunun kulağına fısıldar. Kâhinler ise bir doğruya yüz yalan karıştırır (halka o şekilde sunar)lar.”2
Efendimiz’in (sas) sözleri elhak doğrudur. Meselenin metafizik alemdeki işleyişi Efendimiz’in (sas) bildirdiği şekildedir.
Bu durumda “Her kim bir arrâfa veya kâhine gider de onun söylediklerini tasdik ederse bana indirileni inkâr etmiş olur.” hadisi de beraber düşünüldüğünde kahinlerin sözlerinin, gelecek hakkındaki öngörülerinin gerçek ve doğru olabileceğine ihtimal vermek dahi önemli bir günahtır.
Demek ki gelecekle ilgili öngörülere sempatiyle bakmak, onlara meyletmek, insana cazip gelebilecek kehanetlere düşkün olmak, falcıların verdikleri haberlerin doğru olabileceğini düşünmek kişiyi küfre sokmasa dahi günahkâr yapar. Çünkü Efendimiz (sas) onların yalancı olduklarını açıkça beyan etmiştir. Söyledikleri yüz şeyden bir tanesinin doğru olması onların yaptıkları işin hak, söyledikleri sözün hakikat olmasına yetmeyecektir.
Bu Konudaki İnsani Zaaflar ve Eğilimler
Hiçbir dinde veya hiçbir ceza kanununda taşları yemenin yasaklandığına rastlamayız. Çünkü insanlarda taş yemek gibi bir eğilim yoktur.
Ancak insanlarda kendi bildiklerinden daha fazlasını bilme, kontrol edebildiklerinden daha fazlasını kontrol etmeye çalışma, hayatın getirdiği belirsizliklere karşı kendini sağlama alma eğilimleri vardır. Ayrıca insanlar kararsız kaldıkları durumlarda o konu hakkında bilgi toplama, istişare etme gibi yollardan çok fal bakma, zar atma gibi yollara daha çok eğilim duyarlar. Özellikle hayata dair rasyonel kabiliyetleri pek gelişmemiş, kendini değiştirme iradesi zayıf kalmış, belirli imkanlardan da yoksun olan insanlarda bu eğilimler daha fazla görülür.
Bu tür eğilimler bir yere kadar normal ve doğal karşılanabilir. Özellikle kendi hayatı üzerinde söz hakkı olmayan insanlar için daha doğal karşılanabilir. Ancak bu eğilimlerin insanı falcılara, kahinlere yönlendirmesi bunların doğru kullanıldığı anlamına gelmez.
Bu konularda zaafları olan insanların gaybî haberlerle ilgili zaaflarını Allah ve Rasulünün gayb hakkındaki haberlerine bakarak güçlendirmeleri ve bununla yetinmeleri gerekecektir.
Kendini sağlama alma konusunda da tevekkül eğitimi ihtiyacı olduğu açıktır.
Allah Teala’dan kendisinin razı olmadığı yollara sapmaktan bizleri korumasını diler ve dileniriz.
1 ) Ahmed Bin Hanbel, Müsned, II, 429
2 ) Buhârî, Tıb, 46; Müslim, Selâm 122, 123