Hadisler Güvenilir midir? Hadisler Dinde Temel Kaynak mıdır? | 1. Kısım
Soru: Hadisler dinde temel kaynak mıdır? Hadislere niçin ve nasıl güvenebiliyoruz?
Cevap: Soru bir bütünün parçaları gibi görünse de aslında iki ayrı kategoride değerlendirilmelidir. Hadislerin dinde temel kaynak olup olmaması bir şeyin bilgi olarak aslî kıymetinin ne olduğuyla ve bizim hareketlerimizi belirleyip belirlemeyeceğiyle, yani bağlayıcılığı ile ilgilidir. Hadislere güvenmek ise bir bilginin bize aktarılış biçimi ve doğru bir kaynaktan gelip gelmediğine güvenmek ile ilgilidir.
Örneğin geçmişte özellikle de uzun dönem askerlik yapanlar şunu iyi bilecektir: Askerler arasında askerlik süresinin uzatıldığı veya kısaltıldığı hakkında neredeyse her teskere döneminde bir şayia ortaya çıkardı. Daha sonra o şayia mantıksal bir gerekçeye oturtulmaya çalışılırdı. Örneğin; “Terör olayları arttığı için askerlik süresi uzatılmış.” veya “Seçimler yaklaştığı için askerlik süresi kısaltılmış.” denilirdi. Ancak çok büyük istisnalar dışında bunların her ikisi de olmaz, askerlik ne uzatılır ne de kısaltılırdı. Burada önemli olan meclisin veya devletin askerlik süresini uzatma veya kısaltma yetkisinin olup olmaması değildir. Devletin böyle bir yetkiye sahip olduğu açıktır ve kimse bu konuda şüphe etmemektedir. Asıl tartışılan konu devletin gerçekten bu yetkisini kullanıp kullanmadığıdır. Bu da yayılan şayianın kaynağının doğruluğuyla ilgilidir ki öncekinden daha farklı bir konudur.
Bu ayrımı netleştirdikten sonra bu bağlamda diyebiliriz ki; bugün elimizdeki hadis rivayetleri hem düz metin olarak hem kelime anlamları hem de onlardan çıkarılacak hükümler açısından farklı değerlendirmelere tabi tutulabilirler.
Herhangi bir insanın herhangi bir kitapta karşılaştığı bir hadis metniyle ilgili;
- Bu sözü hakikaten Efendimiz (sas) mi söylemiştir?
- Bu söz Efendimiz’e (sas) ait ise gerçekten kitapta bahsedilen anlama mı gelmektedir?
- Bu hadisten hakikaten kitapta bahsedilen hüküm çıkarılabilir mi?
sorularını sorması son derece doğaldır ve hatta gereklidir.
Hadislerin Güvenilirliği
Hadislerin güvenilirliği ile ilgili problemleri üç başlıkta toplayabiliriz:
Birincisi: Hadis metninin bizzat kendisinin hatalı olması yani sahih olmamasıdır.
İkincisi: Metin doğru veya sahih iken metnin tercüme ile gelen veya Araplar için doğru anlaşılan kısmının bizim için hatalı olması, doğru anlaşılmamasıdır.
Üçüncüsü: Doğru anlaşılmış bir hadis metnin yanlış bir hüküm çıkarılmasıdır.
Şimdi bu maddeleri açalım:
Hadis olarak söylenen sözlerin bazıları hiçbir şekilde hadis değildir. Çünkü o sözü Efendimiz’in (sas) dışında kimin, ne zaman söylediğine dair elimizde güçlü deliller vardır. Örneğin “Ebrarın (iyi/salih kulların) hasenatı (güzel amelleri) mukarrabin (Allah’a yakın olan kulların) için seyyiat (kötü amel) sayılır.” sözü bir dönem hadis zannedilmiştir ancak bu sözün Ebu Said el Harraz isimli bir sufiye ait olduğu tespit edilmiştir.1
Hadislerin bazıları da sarkacın diğer ucunda yer alır. O hadisler sahihtir. O kadar ki sahabeden duyabileceğimiz kadar kesindir.
Burada bilerek “Efendimiz’den (sas) duyabileceğimiz kadar kesindir.” demek yerine “Sahabeden duyabileceğimiz kadar kesindir.” ifadesini kullandık. Çünkü Efendimiz’den duymak daha başkadır. Fakat Efendimiz'in sözlerini, fiillerini, anlattıklarını, davranışlarını, yaşadıklarını aktaran sahabeden duymuş kadar güvenebileceğimiz hadisler vardır.
Bununla birlikte hadislerin kiminin metni doğrudur fakat hadise verilen anlam yanlıştır. Kelimenin anlamı zamanla değişmiştir. Mesela “Din nasihattir.” hadisinde durum böyledir. Bu hadisin asıl metni tam olarak şu şekildedir: Rasullullah (sas) buyurdular ki: “Din nasihatten ibarettir!” Yanındakiler sordu: “Kimin için ey Allah'ın Resulü?” “Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların imamları ve hepsi için! Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz, kardeşinin ayinesidir, onda bir rahatsızlık görürse bu rahatsızlığı ondan gidersin.”2 Bu hadis sahihtir, metni doğrudur. Ancak hadisteki “nasihat” kelimesinin “öğüt verme” olarak anlaşılması yanlıştır. Çünkü Allah’a veya Rasulüne nasihat etmek gibi bir durum söz konusu olamaz. Bu hadisteki nasihat kelimesi, karşı tarafın (rutin davranışlarımız veya mekanik iyiliklerimiz dışında) iyiliğini isteyerek, ona saygı göstererek, samimiyet ve sadakat ekseninde ona en iyi şekilde davranmak demektir. Dolayısıyla Allah’a nasihat, Allah Teala hakkında doğru, uygun, iyi ve güzel bir düşünce içinde bulunup O’na karşı muhabbet duymak ve saygılı davranmaktır. Allah Rasulü'ne (sas) karşı nasihat; O’na sevgi ve saygı duyup sünnetine karşı samimiyet ve sadakat içinde olmaktır. Müslümanların emirlerine yani yöneticilerine karşı nasihat; onlara meşru işlerinde itaat etmektir. Müslümanlara karşı nasihat; onlara samimi davranmak, kötülüklerini istememek, aralarında fitne çıkarmamak, sevgi, şefkat ve saygı ekseninde davranmaktır. Hadis metninde geçen nasihat kelimesinin asıl anlamı budur. Öğüt vermek ise oldukça dolaylı bir anlamdır ve bu geniş anlamlı kavramın içinde çok küçük bir parçadır.
Diğer yandan bazı hadislerde hadise verilen anlam doğrudur fakat hadisten çıkarılan hüküm yanlıştır. Mesela “Şu hadisin şu ifadesinden anlıyoruz ki bu mesele haramdır/farzdır.” şeklinde verilen bir hükümde hatalar olabilir. O hükme ulaşırken yapılan akıl yürütmede yanlışlıklar bulunabilir. Burada hadisin metni ve manası açıktır ancak bu hadisten öyle bir hüküm çıkarmak yanlıştır.
Örneğin İbnü’l Kâs isimli bir Şafii alimi Hz. Enes bin Malik’in (ra) rivayet ettiği bir hadisten altmış hüküm çıkarmıştır. Hadis (farklı varyantları olmakla birlikte) şu şekildedir: “Ebu Talha’nın künyesi Ebu Umeyr olan bir oğlu vardı. Nebi (sas) Ümmü Süleym’in yanına geldiği zaman Ebu Umeyr ile şakalaşırdı. Bir defasında onun üzgün olduğunu görünce “Ebu Umeyr’in hali nedir, niye üzgün?” diye sordu. Oradakiler “Oynadığı nuğayr (Ebu Umeyr’in oynadığı kuşun adı) öldü ey Allah’ın Rasulü!” dediler. Bunun üzerine Nebi (sas) “Ey Ebu Umeyr, ne olduğu nuğayr?” dedi.3
Bu hadise arka planıyla birlikte baktığımızda şunları görüyoruz: Efendimiz (sas) Hz. Enes’in (ra) ailesinin evine teklifsizce girip çıkar, bazen orada kaylule yapar, onların evinde namaz kılar ve kıldırırdı. Evin küçük çocuğu Ebu Umeyr de Nuğayr ismi verilen bir kuşla oynamaktadır. Bir gün Efendimiz (sas) yine o ailenin evine gelince Ebu Umeyr’in üzgün olduğunu görmüş, sebebini sorunca kuşun öldüğünü söylemişler, Efendimiz (sas) de o küçük çocuğa tabiri caizse bir nevi espri yapmıştır.
İbnü’l Kâs isimli alim bu hadisteki bir fiilin yapılış şeklinin bile dini bir hüküm ifade ettiği düşüncesiyle hareket etmiştir. Efendimiz (sas) Hz. Enes’in annesi Ümmü Süleym’in (rh.a) evine ziyarete gittiğinde tek başına gitmiştir. Buradan hareketle İbnü’l Kâs, “Yöneticilerin hâcib (vezir) edinmeleri mekruhtur.” şeklinde bir hüküm çıkarmıştır.4 Halbuki o hadisten böyle bir hüküm çıkarmak yanlıştır. Çünkü Efendimiz’in (sas) söz ve fiillerinden hukuki bir sonuç, bir hüküm çıkarmak için söz ve fiilin biçimi tek başına ele alınamaz. Söz ve fiilin biçimine ek olarak Efendimiz’in (sas) o sözü söylerken veya o fiili işlerken bulunduğu konum, hangi sıfatla o fiili işlediği veya o sözü söylediği de önemlidir. Bunun yanında bağlam konusu da unutulmamalıdır. Ayrıca tek bir hadisten hüküm çıkarmak da genellikle yanlıştır çünkü konuyla ilgili bütün hadislerin bir arada değerlendirilmesi gerekir.
Gelecek yazıda hadisleri bilinçli bir şekilde incelemeden geçirilmesi meselesi ile devam edeceğiz.
1 Aliyyü’l Kârî, Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler, s. 128
2 Müslim, İman, 95; Tirmizi, Birr, 17-18
3 Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 171-212
4 İbnü’l Kâs, Cüz’ fihi feva’idü hadis-i Ebi Umeyr, 19, vecih no:7, aktaran; Suat Koca, Bir Hadis, Altmış Hüküm (Vecih): İbnü’l Kâs ve Feva’idü Hadisi Ebî Umeyr Adlı Hadis Cüzü, erişim adresi: dergipark.org.tr/tr/download/article-file/895545