6 dk.
18 Şubat 2025
Hadisler Olmadan Namaz Kılabilir miyiz? | Hadislerin Güvenilirliği | 4. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Hadisler Olmadan Namaz Kılabilir miyiz? | Hadislerin Güvenilirliği | 4. Kısım

Bir Örnek: Ayet ve Hadislerde Namazın Vakitleri ve Rükünleri

 

Namazın vakitlerini, rekât sayılarını ve rükünlerini hadislerden öğreniriz. Çünkü bu konular, ancak hadislerle detaylandırılabilir.

 

Bazıları namaz vakitleri ve rükünlerinin Kur’an’da geçtiğini, dolayısıyla hadislere ihtiyaç olmadığını iddia edebilir. Ancak durum böyle değildir.

 

Kur’an’da, “…Namaz, müminler üzerine vakitli olarak (vakitleri belirlenmiş) bir farzdır.”¹ buyrulsa da, bu vakitlerin hangileri olduğu açıkça belirtilmemiştir.

 

Bazı yorumcular, “Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl; sabah vakti de namaz kıl, zira sabah namazına melekler şahit olur. Geceleyin uyanıp, yalnız sana mahsus olarak fazladan namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülecek makama (Makam-ı Mahmud) yükseltir.”² ayetine dayanarak Kur’an’da üç vakit namazın belirlendiğini söyler.

 

İmam Mâtürîdî’ye göre:

  • “Güneşin batıya yönelmesi” öğle namazına,
  • “Gecenin kararmasına kadar” akşam namazına,
  • “Sabah vakti” ise sabah namazına işaret eder.

 

Bu da üç vakte karşılık gelir. Fahreddin Râzî ise şu yorumu yapar:

  • “Güneşin batıya yönelmesinden” ifadesi öğle ve ikindi namazlarına,
  • “Gecenin kararmasına kadar” ifadesi ise akşam ve yatsı namazlarına işaret eder.

 

Bu görüş, öğle ve ikindi ile akşam ve yatsının birleştirilerek kılınabileceği sonucunu doğurabilir. Ancak başka delillerden, namaz vakitlerinin birleştirilmesinin yalnızca hastalık, yolculuk gibi özel durumlar için olduğu anlaşılmaktadır.³

 

Yine Fahreddin Razî bazı âlimler, “Haydi siz, akşama ulaştığınızda, sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin, ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.”⁴ ayetlerini namaz vakitlerini en açık biçimde belirten ayetler olarak kabul eder.⁵ Ancak bu ayetlerdeki "tesbih edin” ifadesini doğrudan namaz olarak değil, tesbih etmek anlamında anlayanlar da vardır.

 

Bu ayetler farklı şekillerde yorumlanmıştır. Burada önemli olan nokta, ayetlerin hangi vakte işaret ettiği konusunda kesin bir açıklık olmamasıdır. Ayetlerin lafızları farklı yorumlara müsait olduğundan, namaz vakitlerini Kur’an ayetlerine başvurarak açık ve kesin bir şekilde belirlemek mümkün görünmemektedir.

 

Şimdi namaz vakitleriyle ilgili hadislere kısaca göz atalım:
 

Muhammed bin Amr (ra)’dan nakledildiğine göre, Allah Rasulü’nün (sas) namazları hangi vakitlerde kıldığı Hz. Cabir’e (ra) sorulur. Hz. Cabir şöyle cevap verir:“Öğleyi tam gündüzün yarısında, ikindiyi güneş diri iken, akşamı güneş batınca, yatsıyı cemaat çok olursa acele eder, az olursa tehir ederdi. Sabahı da alaca karanlık iken kılardı.”⁶

Ebu Berze (ra) ise şöyle nakleder: “Rasulullah (sas) öğle namazını güneş batıya kaydığı vakit, ikindiyi birimizin Medine’nin en uzak kısmına güneş sararmadan gidip gelebileceği bir zamanda kılardı. Akşamı unuttum. Yatsıyı gecenin üçte birine ve yarısına tehirde beis görmezdi. Ama yatsıyı kılmadan yatmayı ve kıldıktan sonra konuşmayı hoş görmezdi. Sabah namazını bizden birimiz daha önce bildiği bir arkadaşın simasını tanıyabileceği bir zamanda kılardı. Sabah namazında 6 ila 100 ayet arasında kıraatte bulunurdu.”⁷

 

Bir gün bir adam Efendimiz’e (sas) gelerek namaz vakitleri hakkında soru sorar. Efendimiz (sas) ona “İki gün bizimle kıl!” buyurur. Bu süre boyunca her namaz vakti girince Hz. Bilal’e (ra) ezan ve kamet okutturur ve vaktin namazını kıldırır. İki günün sonunda adama “Namazınızın vakti, gördüğünüz vakitler arasındadır.”⁸ buyurur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Efendimiz’in (sas) namaz vakitlerini açıklarken Kur’an’dan bir delil getirmemesi ve herhangi bir ayet okumaması, meseleyi doğrudan uygulamalı olarak göstermesidir.

 

Namaz Vakitleri ve Rekât Sayıları Hadislerle Belirlenmiştir

 

O hâlde namaz vakitleriyle ilgili olarak diyebiliriz ki, namaz vakitleri ayetlerde en fazla “mücmel” (özet) olarak yer almaktadır. Mücmel lafız, ayrıntıya girilmeden söylenen genel ifadeler anlamına gelir. Dolayısıyla, bu özet ifadelerin detaylandırılması gerekmektedir. Namaz vakitlerinin hangi zaman aralıklarına denk geldiği, Efendimiz’in (sas) söz ve fiilleriyle açıklanmıştır.

 

Namazın rekâtları konusunda da durum aynıdır. Kur’an’da: 
- “(Namazda) Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun!”⁹ ayeti, namazda kıraat farzına, 

- “Namazlara, özellikle de orta namaza dikkat edin ve huşû ile Allah’ın huzurunda kıyama durun!”¹⁰ ayeti, kıyam şartına,
- “Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar…”¹¹ ayeti, ka’de (teşehhüd) farzına, 
- “Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.”¹² ayeti ise rükû ve secdeye işaret eder.
 

Ancak hiçbir ayette rekât sayılarına dair açık veya kapalı bir işaret yoktur. Namaz içindeki hareketlerin detayları, nasıl ve ne kadar yapılacağı tamamen Efendimiz’in (sas) söz ve fiilleriyle belirlenmiştir. Nitekim Efendimiz (sas): “Beni namazı nasıl kılarken gördüyseniz, siz de o şekilde kılınız!”¹³ buyurarak, namazın tam olarak nasıl kılınacağını ve bunu nasıl öğrenebileceğimizi açıkça ifade etmiştir.

Bazıları, namaz ibadetinin geçmiş ümmetlerden beri bilindiğini, bu yüzden Kur’an’da rekât sayıları ve namaz içindeki hareketlerle ilgili ayrıntılı açıklamalar bulunmadığını öne sürer. Ancak bu düşünce yanlıştır. Çünkü namazın önceki ümmetler tarafından biliniyor olması, rekât sayıları ve rükünlerin nasıl yerine getirileceği konusunda da Kur’an dışındaki kaynaklara başvurmamızı gerektirir. Bu noktada başvurulacak kaynakların hiçbirinin hadisler kadar güvenilir olamayacağı bilimsel olarak açıktır. Dolayısıyla, bu yanlış bakış açısına sahip kişilerin namazın nasıl kılındığını öğrenmek için başvurabileceği en güvenilir kaynaklar da yine hadislerdir.

 

Bu noktada bazıları da hiçbir kaynağa başvurmadan, sadece büyüklerinden ne gördülerse onu yapmaları gerektiğini iddia edebilir. Oysa kaydedilmiş ve belli yöntemlerle incelenmiş hadisleri reddedip, yalnızca insanların birbirinden görerek yaptığı uygulamaları delil kabul etmek büyük bir hatadır. İnsan davranışları zaman içinde değişebilir, dolayısıyla bu tür bir yaklaşım güvenilir değildir.

 

Tekrar edelim: Namazın 5 vakit olduğu, sabah namazının farzının 2 rekât, öğle, ikindi ve yatsı namazlarının farzının 4 rekât, akşam namazının farzının ise 3 rekât olduğu bilgisi yalnızca hadislerden öğrenilmektedir. Hadisler olmadan namazın nasıl kılınacağına dair elimizde detaylı bir bilgi bulunmamaktadır. 

 

Sonuç olarak diyebiliriz ki: Namazın vakitleri, farzları, rükünleri ve kılınış şekli konusunda İslam ümmeti, Efendimiz’den (sas) bu yana hadislere ve sünnete güvenmiş, bu konuda icmaya varmış ve bir şüphe duymamıştır. Hadisleri tamamen reddedenler dahi namaz konusunda Kur’an’ın fiziksel metni dışındaki kaynaklara (hadislere veya tarihsel aktarımlara) başvurmak zorundadır. Dolayısıyla, hadisleri kategorik olarak reddetmek ve sünnetin Kur’an’ı açıklayan yönünü görmezden gelmenin hiçbir anlamı yoktur.
 


 

1 Nisa, 103

2 İsra, 78-79

3 F. Razi, Tefsir-i Kebir, c. 15, s. 15-22

4 Rum, 17-18

5 F. Razi, Tefsir-i Kebir, c. 18, s. 85-88

6 Buhari, Kitabu’l Mevakıt; Müslim, Salat, 646; Ebu Davud, Salat, 397; Nesai, Salat, 646

7 Buhari, Salat; Müslim, Salat, 647; Ebu Davud, Salat, 398; Nesei, Salat, 496; İbn Mace, Salat, 682

8 Müslim, Mesacid, 178; İbn Mace, Mevakitü’s-Salat, 1

9 Müzzemmil, 20

10 Bakara, 238

11 Âl-i İmran, 191

12 Hac, 77

13 Buhari, Ezan, 18