Hangi Meali Okumalıyız?
Soru: Meal okuyacağımızda, hangi meali seçeceğimize nasıl karar verebiliriz. Her meal doğru mudur?
Cevap: Değildir. İki açıdan doğru değildir:
Birincisi: Mealler hiçbir şekilde Kur’an’ın orijinalliğini, asliyetini, belagatini, bütüncül anlatımını aksettiremez. Bu durum her çeviri için geçerlidir. Hiçbir çeviri aslının yerini tutmaz. Kur’an gibi bir metnin yerini hiç tutmaz.
İkincisi: Meal yazarlarının kendi ufuklarının sınırlı oluşu ve yazdıklarında belirli bir amaca yönelik yazmaları da meallerin mükemmel, tam, eksiksiz oluşunun önündeki bir başka engeldir.
Meal yazarlarının ufukları, bakış açıları, dünya görüşleri, insana dair algıları, modern telakkileri kavrayışları, bilimsel bilgiyi ve yöntemi bilme ve hazmetme dereceleri, pozitif bilimlerle ilgileri ve benzeri özellikleri sınırlıdır. Bu bir insan olma sorunudur ve meal yazarları da insan olduklarından her insan için geçerli olan sınırlı düşünce, sınırlı bakış açısı, sınırlı bilgi, sınırlı zeka ve anlayış eksikliklerinden arınmış olamayacaklardır. Dolayısıyla her meal yazarı ayetleri kendi bildiği kadar, kendi anlayışı, zekası, kültürü ve örfü kadar anlayıp değerlendirecek ve ayetin mealini o şekilde aksettirecektir. Çünkü meal veya çeviri salt teknik bir işlem değil, aynı zamanda kelimeler ve anlamları üzerinde tasarrufta bulunabilme yeteneği de istemektedir ve bu yetenek yukarıda sayılan insani özelliklerden etkilenir. Bundan kaçamayız. Dolayısıyla her meal ve izah çalışmasına az çok gölge düşecektir. Bu durum sadece meal yazarları için değil her insan için geçerlidir. Hatta herhangi bir meal yazarı Efendimiz (sav) döneminde yaşasa idi dahi geçerli olacaktı. Çünkü o dönemde takıldığı bir konuyu bizzat Efendimiz’e (sav) sorsa bu sefer de yine kendi bilgisi, anlayışı, zekası, kültürü ve örfü kadar anlayıp değerlendirecekti. Dolayısıyla meal okuyacak kimseler bu durumdan kaçışın olmadığını bilerek kendilerini maksimal derecede hem dünyevi bilgiler hem de manevi gelişim açısından geliştirmeye çalışabilirler.
Meal yazarlarının yazdıklarını belirli bir amaca ve belli bir hedef kitleye göre yazmaları da mealleri kaçınılmaz olarak gölgeler çünkü belirli bir amaca göre yazmak diğer amaçları geride bırakacak, bu da mana genişliğini daraltacaktır. Bu aslında kötü veya yanlış değildir ancak meal okurlarının meallerin bu özelliğini de bilmeleri ve göz önünde bulundurarak okumaları gerekir. Örneğin Muhammed Esed “Kur'an'ın henüz hiçbir Avrupa diline hala doğru kavranabilir bir şekilde çevrilmediği gerçeği”(1) olarak yorumladığı durumdan hareketle hedef kitle olarak kendisine daha çok gayr-i Müslim Batılı okurları seçmiş, onların okuyup değerlendirmeleri için bir meal yazmıştır. Bunu yaparken de gayr-i Müslim Batılılar Kur’an’ı sevsinler, problem yaşamasınlar, benimsesinler amacındadır. Bu çerçevede de Batının eğitimli kitlesinin materyalist anlayışı nedeniyle mucizeleri anlatan ayetleri birebir çevirmek ona makul gelmiyor. Sanki mucize yokmuş veya doğal ama nadir rastlanan bir olaymış gibi aktarıyor. Örneğin Fil suresinin tefsirinde Ebrehe’nin ordusunun tehlikeli bir tifüs veya çiçek hastalığına yakalandığını söyler.(2) Bazı savaş hükümleriyle ilgili ayetlerin meal ve tefsirinde de (Batılıların tepki gösterebilecekleri hükümlerdir bunlar) Batılıların anlayışına uygun olabilecek yorumlarda bulunur. Benzeri yorumlara küçük nüanslarla Mustafa İslamoğlu’nun veya Mehmet Okuyan’ın meallerinde de rastlanabilir.
Yahut tasavvufi eğilimi olan bir başkası bazı ayetler için tasavvufi kavramlara işaret edecek bir tercümeyi ve meali tercih edebilir. Bu tarzda telif edilmiş bir meal Türkçede henüz yoktur ancak tefsir olarak İsmail Hakkı Bursevi’nin Ruhu’l-Beyan(3), İmam Alusi’nin Ruhu’l-Meani(4) tefsirleri gibi tefsirler tasavvufi bakış açısıyla yazılmış tefsirlerdir.
Ahmet Tekin gibi bir başkası da kısa meallerin Kur’an’ın mesajını tam yansıtamadığı, çünkü zikir, cihad gibi kelimelerin insanların zihnine dar anlamda yerleştiği, bu kavramların daha ayrıntılı açıklanması gerektiği düşüncesinden hareketle diğer meallere nazaran daha açıklayıcı, dolayısıyla daha uzun bir meal yazmıştır.
Sonuçta okunacak meallerin hepsinde yukarıda anlatılan eksikliklerin var olacağını bilerek karşılaştırmalı okumalar yapılabilir. Zaten peygamber kıssaları gibi pek çok konuda neredeyse bütün meallerin birbirinin aynısı gibi olduğu görülecektir. Bu kısımlarda pek bir sorun çıkmayacaktır. Ancak mucizeler, kölelik-cariyelik, savaş hükümleri, ceza hukuku gibi tartışmalı olabilecek konularda her okuyanın zihnine tam yatmayacak yerler de bulunacaktır. Bu nedenle de internette rahatlıkla bulunabileceği gibi birden fazla mealin karşılaştırmalı olarak okunması faydalı olacaktır.