6 dk.
23 Şubat 2025
Hz. Peygamber'in (sas) Sözlerinin Çeşitleri | Hadislerin Güvenilirliği | 6. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Hz. Peygamber'in (sas) Sözlerinin Çeşitleri | Hadislerin Güvenilirliği | 6. Kısım

Peygamberlik Kavramı ve Konsepti
 

Peygamberlik kavramı, vahyin kaynağı ve iletilme süreci açısından dikkatle ele alınması gereken bir konudur.

 

Eğer biri, “Allah bana vahiy etti ki ‘Kul hüvallahu ehad’ (De ki: O Allah birdir)” derse ve bu sözün Allah’tan geldiğini kabul edersek, şu durum ortaya çıkar: Bu vahyi bize ileten Zat’ın sözünü bilgi kaynağı olarak Kur’an’dan önce kabul etmiş oluruz. Çünkü “De ki: O Allah birdir.” ifadesinin Allah’ın kelamı olduğunu doğrudan Allah’tan değil, Peygamberimiz’den (sas) öğrenmişizdir.

 

Dolayısıyla, Peygamber’in sözlerini tamamen reddetmek, Kur’an’ı da reddetmek anlamına gelir. Zira Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğuna dair bilgimiz, Peygamberimiz’in “Bu, Allah’ın sözüdür.” demesine dayanır. Bizim ne vahyi gönderen Yüce Allah ile ne de vahyin iletilmesine aracılık eden Cebrail (as) ile doğrudan görüşme imkânımız vardır.

 

Teknik açıdan bakıldığında, Kur’an da bir hadis, yani bir sözdür. Elbette, Allah’ın kelamı ile Peygamberimizin (sas) sözleri arasında mahiyet açısından büyük bir fark vardır. Ancak teknik olarak Kur’an da hadis kapsamına girer. Peygamberimiz’in bize aktardığı diğer sözlerinden farklı olarak “Allah’ın kelamı” olarak bildirdiği bir sözdür.

Efendimiz’in (sas) Sözleri ve Vahyin Çeşitleri

 

Efendimiz (sas), hem bir beşer hem de Allah’ın elçisidir. Beşer olarak insanlar gibi yaşar ama nübüvvet vazifesi gereği Allah’ın vahyine mazhar olur. Bu vahiy iki kısma ayrılır:

 

1.Sarih (Açık) Vahiy: Allah’tan gelen ve doğrudan bildirilen vahiydir. Efendimiz (sas) bu tür vahyi olduğu gibi, kendi tecrübesinden ve fetanetinden herhangi bir şey katmadan bize aktarır. Kur’an ayetleri ve bazı kudsi hadisler bu gruba girer.

 

2.Zımnî (Kapalı) Vahiy: Açık bir şekilde indirilmeyen, ilham gibi yollarla gelen vahiydir. Efendimiz (sas), bu vahyi alırken kendi feraseti ve içtihadıyla da açıklamalar yapar. Bu açıklamalar, bazen peygamberlik vazifesi gereği yüksek bir hikmetle, bazen de içinde bulunduğu toplumun örf ve âdetlerine uygun şekilde beyan edilir.

 

Bu çerçevede, Efendimiz’in (sas) dine dair sözleri üç sınıfta ele alınabilir:

 

1.Kendi Hikmeti ve Ferasetiyle Söylediği Sözler: Efendimiz (sas), kendi engin imanı, ihlası ve fetanetiyle hadisler beyan etmiştir. Örneğin: “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” Bu, O’nun kendi sözüdür.

 

2.Manası Allah’a, Lafzı Efendimiz’e (sas) Ait Olan Sözler (Kudsi Hadisler): Allah Teâlâ’nın Peygamber Efendimiz'e (sas) vahiy, ilham veya rüya gibi yollarla bildirdiği sözlerdir. Bunlar Efendimiz’in (sas) kendi ifadeleri ve üslubu ile Allah Teala’ya nispet ettiği ancak Kur’an ayetleriyle eşdeğer olmayan sözlerdir. Örneğin: “Allah Teâlâ buyurdu ki: Âdemoğlunun her ameli kendisi içindir, ancak oruç Benim içindir. Onun mükâfatını da Ben vereceğim.” Burada "Ben" zamiri Allah’ı işaret etmektedir.

 

3. Manası da Lafzı da Allah’a Ait Olan Sözler (Kur’an Ayetleri): Allah’ın doğrudan vahyettiği ve lafzını da belirlediği kelâmdır. Örneğin: “Elhamdülillahi Rabbil âlemîn.” (Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.)

 

Bu ayrımlar, Efendimiz’in (sas) sözlerinin mahiyetini anlamak ve ona olan bağlılığımızı bilinçli bir şekilde sürdürmek için önemlidir.
 

Efendimiz’in (sas) mübarek ağzından çıkan her söz kıymetlidir. Ancak O (sas), birinci gruptaki sözleri Allah’ın kelamı olarak bildirmemiş, ikinci gruptaki sözlerin manasını Allah’a nispet etmiş ama bunların Kur’an ayeti gibi vahyedilmiş olduğunu söylememiştir. Üçüncü gruptaki sözler için ise açıkça “Allah’ın kelamıdır.” demiştir.
 

Böylece birinci gruptaki sözlerin hem mana hem lafız olarak Efendimiz’e (sas) ait olduğunu, ikinci gruptaki sözlerin manasının Allah’a, lafzının ise Efendimiz’e ait olduğunu, üçüncü gruptaki sözlerin ise hem mana hem lafız olarak Allah’tan geldiğini bizzat Efendimiz’in (sas) beyanıyla öğrenmiş oluruz.

 

Hadislerde Matematiksel Kesinlik ve Hadisleri Anlamak

 

Matematiksel kesinlik yalnızca matematikte bulunur. Sosyal bilimlerde ve diğer alanlarda böyle bir kesinlik beklemek yanıltıcı olur. Hadisler konusunda da “Yüzde yüz emin olabilir miyiz?” sorusu gündeme gelebilir. Gerçek dünyada hiçbir şey mutlak kesinlikle bilinemediği gibi hadislerin de sıhhatine dair kesin bir bilgiye ulaşmak mümkün değildir.

 

Örneğin tartıya çıktığınızda ekranda 70 kg görünebilir ancak her tartının bir hata payı vardır. Hadislerin rivayet sürecinde de benzer bir durum söz konusudur. Mesela biz bir hadisin doğruluğuna dair yüzde 95 emin olabiliriz ancak “Bu hadisi kesinlikle Efendimiz (sas) söylemiştir.” dememiz mümkün değildir. Bu, rivayet zincirindeki tüm aşamaların hatasız olduğunu iddia etmek olur.

 

Bu durum hadislerin güvenilmez olduğu anlamına gelmez. Matematiksel kesinlik arayışı, sosyal bilimlerde olduğu gibi hadis ilminde de geçerli değildir. Fizik, kimya, tarih ve psikoloji gibi bilimler de yüzde yüz kesinlik aramadan ilerler ve güvenilir bilgiler üretir. Hadisler için de aynı prensip geçerlidir. Nitekim istatistikte şu yöntem kullanılır: Aynı popülasyondan farklı örneklemler seçilip bir çalışma defalarca, örneğin 100 kez tekrarlanırsa, bu tekrarların yüzde doksan beşinde hesaplanan güven aralığı, popülasyondaki gerçek sonuca eşit olacak ya da onu içerecektir.
 

Bu nedenle bir hadisin sıhhatine dair kesinlik aramak yerine güvenilir bir doğruluk aralığına ulaşmak önemlidir.

 

Hadislerin kesinliğini belirlemek için zaman makinesi icat etmek veya o döneme ait görüntü ve ses kaydı beklemek beyhude bir çaba olacaktır ve gerekli de değildir. Önemli olan bir hadisin güvenilirlik sınırları içinde değerlendirilmesi ve bu doğrultuda amel edilmesidir.

Hadisleri Kaydetmek ve Anlamak

 

Hadislerin yalnızca kaydedilmesi değil doğru anlaşılması da büyük önem taşır. Bazı kişiler hadis metnini eksiksiz naklederken hadisin anlamını tam olarak kavrayamayabilir. Tıpkı bir öğrencinin ders notlarını eksiksiz yazıp dersi tam anlamaması gibi. Öte yandan bazıları metni birebir aktaramasa da mesajın özünü daha iyi kavrayabilir. Hem notları çok iyi bir şekilde kaydedip hem de dersin özünü kavrayan öğrencilerse azınlıktadır. 

Metnin esasını kaydetmekle ifade etmek istediğini anlamak arasında fark vardır. Örneğin bir etkinlik sırasında sürekli fotoğraf çekmeye odaklanan bir kişi, o anın keyfini çıkaramayabilir. Aynı şekilde bir metni olduğu gibi kaydetmeye odaklanmak bazen mesajın özünü anlamayı engelleyebilir. Ancak her iki yöntemi birleştiren kişiler de vardır. Hadis ilmiyle uğraşan büyük âlimler, bu iki yaklaşımı bir araya getiren müstesna şahsiyetlerdir.

Bu bağlamda, Buhari gibi hadis ilminin zirvesinde olan isimler, hadislerin metnini korumanın yanında anlamını da tam olarak kavrayabilmiş kişilerdir. Ancak genel olarak insanların hadis çalışırken metni kaydetmeye daha fazla odaklandıkları, mesajın özünü kavramakta ise zorluk çektikleri söylenebilir. Bu, hadislerin özüne ulaşmayı engelleyen bir durumdur ve dikkatle ele alınması gereken bir konudur.

 

Allah Teâlâ’dan, Efendimiz’i (sas) hakkıyla anlamayı, anlamayı sevmeye, sevmeyi ise O’na tam olarak tâbi ve teslim olmaya vesile kılmasını dileriz.