5 dk.
01 Eylül 2023
Kadın Erkek İlişkilerinde Sınırları Korumak | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Kadın Erkek İlişkilerinde Sınırları Korumak | 2. Kısım

Not: Bu yazı, "Kadın Erkek İlişkilerinde Sınırları Korumak" yazı dizisinin ikinci yazısıdır. Serinin ilk yazısına buradan erişebilirsiniz.

İslam’ın söylediği aslında şudur: Kadın ile erkeğin iletişimi kendi başına haram değildir ama o iletişimin tarzına, durumuna, içeriğine göre haramlık bulunabilir. Çünkü insanların birbirleriyle konuşmaları ve davranışları tek boyutlu değil, helal ve haramın da içinde bulunduğu çok boyutlu olgulardır. Bu boyutlardan birisi de, insanlar arası iletişimde mesaj verenin; niyetinden bağımsız olarak karşı tarafa verdiği mesajdır. Bu konu üzerinde daha ayrıntılı durmak gerekir.

 

İletişimde Karşıya Verilen Mesajlar

 

Bir insan iletişim esnasında zihninin odaklandığı konudan ve kendi niyetinden bağımsız olarak karşı tarafa, kendisinin de kast etmediği örtülü mesajlar verebilmektedir. Bu mesajlar, iletişimin ana malzemesi olan sözlerden kaynaklandığı gibi kişinin o esnadaki lisan-ı halinden, tavır ve davranışlarından da kaynaklanabilir.

 

Örneğin; ekonomik sıkıntıları nedeniyle canı sıkkın, morali bozuk, suratı asık ve o esnada öfkeli bir insan düşünün. Bu insan yeğenini parkta gezmeye götürdüğü bir esnada yeğeniyle konuşurken ruh hali o konuşmasına yansıyabilecektir ve bu durumda yeğenini de üzmüş olacaktır. Aslında kastı yeğenine kızmak veya onu üzmek değildir. Ancak tamamen başka bir mesele nedeniyle bozuk olan morali ve öfkeli konuşma tarzı küçük yeğeninin üzülmesine neden olabilecektir.

 

Çünkü bizlerin belirli bir andaki içsel niyet ve hâllerimizin pek çok bağlamda olduğu gibi sevap ve günah bağlamlarında da, ayrıca iletişim esnasında karşı tarafa verilecek örtülü mesajlar bağlamında da bir etkisi vardır. Örneğin kadın veya erkek bir çalışanın çalışma günlerinden birisinde sabah aldığı güzel bir haberle son derece neşeli bir ruh hâlinde olması mümkündür. Bu nedenle o gün işyerinde de neşeli, şen şakrak davranmaktadır. Etrafındaki bütün konuşmalara dahil olmakta, yapılan bütün esprilere gülmekte, insanlara iltifatlar yağdırmakta, kendisine yapılan iltifatları da memnuniyetle kabul edip aynı şekilde karşılık vermektedir. Böyle bir ortamda, o kişinin kendisinin de haberi olmayacağı şekilde o kişiyle kadın-erkek ilişkilerinin mahremiyet boyutu açısından ilgilenen, en azından içsel olarak böyle bir niyeti bulunan veya ayetin ifadesiyle “kalbinde hastalık bulunan” birisi (ki günümüzde böylesi karakterler az değildir) o mesajları kendi niyetine uygun olarak yorumlayabilecektir. Nasıl ki kendi sıkıntıları yüzünden öfkeli olan ve parka götürdüğü yeğeniyle de öfkeli bir şekilde konuşan insanın amacı yeğenini üzmek değildir ancak o küçük çocuk açısından kendisine bağırılmış veya öfkelenilmiştir. Aynı şekilde işyerinde o gün neşeli davranışlar sergileyen kişinin niyetinin, o mesajı kendi istediği gibi algılamak isteyen karşıdaki insan açısından bir önemi yoktur.

 

Bu noktada karşı tarafta (kendisi açısından veya maneviyat bakımından) olumsuz bir çağrışım uyandıran erkek veya kadın da o esnada kendi kişisel niyetinin iyi olması gibi bir bahaneyle sorumluluktan tamamen kurtulmuş olmayacaktır.

 

Bu nedenle kadın-erkek ilişkileri bağlamında İslam’ın iş hayatı için koyduğu ölçü; çalışanların iş hayatında çalışma arkadaşlarıyla profesyonel kimlikleriyle iletişim kurmaları, özel kimliklerini saklamaları, cinsel kimliklerini ise tamamen örtmeleridir denilebilir.

 

Meselenin sevap ve günah bağlamına gelince; parkta yeğeniyle öfkeli bir şekilde konuşan kişi, çocuklardan nefret ettiği için onlara kızan merhametsiz bir insanla aynı seviyede günah işlemiş değildir. Ancak çocuk açısından bakılınca onunla öfkeli bir şekilde konuşulmuştur veya ona kızılmıştır. Benzer şekilde; işyerinde iletişim kurduğu karşı tarafta kendi niyetinden bağımsız olarak namahrem çağrışımlar uyandıran kişiler de niyetleri bizzat o çağrışımları uyandırmak olan kişilerle aynı günahı işlemiş sayılmazlar. Elbette bu ayrım önemlidir ancak sonuçta karşı tarafta o çağrışımlar uyandırılmıştır ve bunun sonuçlarından tamamen sorumsuz olmak da pek makul değildir.

 

Son tahlilde; kadın-erkek ilişkilerinde İslam’ın koyduğu sınırları önemseyen, dini ciddiye alan erkekler veya kadınlar işyerinde sadece profesyonel kimlikleriyle hareket etmeli, iletişimlerini de bu kimlikleriyle kurmalıdır. İletişimde özel kimlikler mümkün olduğunca saklanmalı, cinsel kimlikler ise tamamen devre dışı bırakılmalıdır.

 

4) Dikkat Çekme Eğilimi

 

Kur’an erkeklerin ve kadınların konuşma tarzları ile giyimlerinden bahsettiği gibi bazen topuk sesine de atıfta bulunur. Hicab ayeti olarak bilinen Nur suresi 31. ayette kadınlara yönelik olarak “Gizli olan ziynetlerine dikkat çekmek için ayaklarını yere vurmasınlar.” buyrulur.

 

Kur’an’daki bu atıf aslında başka psikolojik noktalara bir göndermedir. “Dikkat çekmek için ayaklarını yere vurmasınlar.” ibaresi “Dikkatleri kendi bedeninize, bedensel varlığınıza çekmeyin.” demektir.

 

Bir kadın doktordur. Mesleğinde de bilgi ve tecrübesiyle, insanlara nazik yaklaşımı ve sağladığı faydalarla çok iyi bir performans göstermektedir ve dikkatleri üzerine çekmektedir. Yahut bir kadın iyi bir akademisyendir. Alanında son derece başarılıdır. Önemli bir konu hakkında bilim camiasının dikkatlerini çeken harika bir makale yazmıştır. Böyle bir dikkat çekmenin de bir mahsuru yoktur. Dolayısıyla kadın için “dikkat çekmemek” demek toplumdan soyutlanmak değildir. Mümin kadınlar için önemli olan dikkatleri bedene, bedensel varlık üzerine çekmemektir.

 

Kadınların dikkatleri üzerine çekmek için her örfte farklı uygulamaları olabilir. Başörtüsünü topuz yapmak, diğer her yeri örtülü iken boynu açık bırakmak gibi uygulamaların yanında ayakları yere vurmak veya topuklu ayakkabılarla dikkat çekecek şekilde yürümek de bu kapsama girmektedir. Kur’an bu konuda açık bir uyarıda ve hatırlatmada bulunmaktan çekinmemiş, bu konunun altını özellikle çizmiştir. Demek ki “dikkat çekme eğilimi” ve bu eğilime kapılarak yapılacak kılık kıyafet veya ayakkabı (topuklu ayakkabılar da bu bağlamda tartışılabilir) tercihleri, makyajlar ve aynı eğilim ekseninde ortaya konulan davranışlar İslam’ın öngördüğü kadın-erkek ilişkilerindeki sınırların ihlali anlamına gelebilecektir.