7 dk.
16 Eylül 2024
Kocaya Secde Etme Hadisi Üzerine | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Kocaya Secde Etme Hadisi Üzerine | 2. Kısım

Not: Bu yazı, “Kocaya Secde Etme Hadisi Üzerine” başlıklı yazı dizisinin ikinci yazısıdır. Serinin ilk yazısına buradan erişebilirsiniz.

 

Kur’an’ın Özel Durumlardaki Üslubu

 

Kur’an’ın tartışma ve problem durumlarında kadınlara karşı hitap ederken enteresan bir üslubu vardır. Bu durumlarda normal durumlardan daha farklı bir üslup kullanmaktadır. Normal durumlarla ilgili ayetlere örnek olarak şu ayetleri verebiliriz:

 

“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir.”1

 

Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.”2

 

Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.”3

 

Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve sağlarından, (amellerinin) nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde, (onlara): Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir, denilir. İşte büyük kurtuluş budur.”4

 

Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükafat vardır.”5

Mümin (erkeklere) söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar… Mümin kadınlara da söyle, gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler.”6

 

Bu ayetler ve benzeri ayetlerde kadın ve erkek arasında bir ayrım yapılmamıştır.

 

Ancak Kur’an’ın bu üslubu örneğin Tahrim Hadisesi olarak bilinen olay söz konusu olunca değişmektedir.

 

Tahrim Hadisesi özetle şöyledir: Efendimiz’in (sas) eşleriyle aralarında bir sorun çıkmış, eşlerinden ikisi kendi aralarında bir anlaşmaya varmış ve sonuçta Efendimiz’i (sas) üzecek bir hadise gerçekleşmiştir. Bunun üzerine Efendimiz (sas) normalde helal olan bir hususu bir daha yapmayacağına dair yemin etmiş, yani o şeyi kendine haram kılmış (ki “tahrim” kavramı “haram kılmak” demektir), bunun üzerine Tahrim suresinden bazı ayetler nazil olmuştur.

 

Bu ayetlerden ikisi şu şekildedir: “Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber (hanımına) bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da (yüzüne vurmayıp) vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? dedi. Peygamber: Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi, dedi. “(Ey Peygamber eşleri!) Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz, (yerinde olur). Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de (ona) yardımcıdır.”7

 

Bu ayetler görünüşte çok ağır ayetlerdir. Efendimiz’in (sas) karşısında iki hanımı ancak yanında melekler, salih müminler, Cebrail (as) ve bizzat Allah Teala vardır. Kur’an iki annemizin karşısına Allah Teala’yı, melekleri, Cebrail’i (as) ve salih müminleri çıkarmaktadır.

 

Bu durum okuyanlara ağır gelebilir. Ancak unutulmamalıdır ki bu ayetler Efendimiz’in (sas) eşlerine yöneliktir. Onlar sıradan eşler değildir. Zaten Kur’an; “Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) yumuşak bir eda ile konuşmayın…”8 buyurmuştur. Yine o mübarek annelerimize karşı; “Ey peygamber hanımları! Sizden kim çirkinliği açık bir günah işlerse onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre kolaydır.”9 Çünkü onlar Efendimiz’in (sas) eşleridir. Yani içinde bulundukları manevi atmosferin kendine özgü bir ağırlığı, bir disiplini veya özel kuralları olacaktır. Eskiler “Hasenât-ı ebrâr, seyyiât-ı mukarrabîn” derler. Yani ebrar, salih müminler için iyi veya mübah sayılan bir amel, bir düşünce, bir his mukarrabîn, yani Allah ve Rasulüne yakın olanlar için kötü veya mekruh hatta seviyeye göre haram sayılabilir.

 

Demek ki salih insanlar arada bazı ayak sürçmelerine, manevi sendelemelere karşı Allah ve Rasulü tarafından normal insanlara göre daha sert bir uyarıya muhatap olabilmektedirler.

 

Buradan anlaşılması gereken şudur: Böylesi özel durumlarda, gerginliği genele yayılabilecek hassas durumlarda çok ötelerden yahut çok yukarıdan sarsıcı bir uyarı yapılınca insan ancak kendine gelebilmektedir. Bazı insanlar gerçekten böylesine sert uyarılar veya katı gibi görünebilecek sözler karşısında ancak kendilerine gelebilmektedirler.

 

Bu durumda, o hâlde olmayan, o tartışma veya gerilim ortamında bulunmayan birisi kendisi de o psikolojide veya modda değilse soruda geçen hadisi veya yukarıdaki ayeti okuyup da “Biraz ağır olmadı mı? Bu hadis ve bu ayet kadınlar için çok sert değil mi?” gibi düşüncelere kapılmamalıdır. Çünkü meselenin aslı anlaşılmamış olmaktadır ve okuyucunun içinde bulunduğu durumla ilgili değildir.

 

Örnek Hadisler

 

Öncelikle soruda geçen hadisle başlayalım.

 

İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.”10 şeklinde kısaltılarak alıntılanan hadisin metni bu kadar değildir. Hadisin bu kısmı uzunca bir rivayetin içinden seçilerek alınmıştır ve bazen tartışılmakta, tenkitlere hedef olmakta, insanları da şüpheye düşürebilmektedir.

 

Hadisin makbul kabul edilen iki versiyonuna ayrı ayrı bakalım:

 

Ebu Hureyre (ra) yoluyla gelen hadisin bir versiyonu şu şekildedir: “Resûlullah (sas) Ensar’a ait bir bahçeye girdi. Orada birbirine vuran ve gürültü çıkaran iki deve vardı. Allah’ın Elçisi develere yaklaştı. Onlar da başlarını yere koydular. Yanındakiler dedi ki: “Develer Resulullah’a secde etti.” Bunun üzerine Resulullah şöyle dedi: “Kimsenin kimseye secde etmesi uygun değildir. Başka birine secde etmek mümkün olsaydı, kadına kocasına secde etmesini emrederdim, çünkü Allah onun üzerine büyük haklar koymuştur.”11

 

Kays b. Sa’d yoluyla gelen bir diğer versiyon da şu şekildedir: “Kays b. Sa’d dedi ki: “Ben Hîre’ye geldim. Hîreliler baş kumandanlarına secde ediyorlardı. Kendi kendime Resulullah, secde edilmeye onlardan daha lâyıktır, dedim. Resulullah’ın yanına gelip Hîre’ye gitmiştim. Hîrelileri başkumandanlarına secde ederlerken gördüm. Ey Allah’ın Resulü, sen secde edilmeye daha layıksın” dedim. Resulullah da “Sen benim kabrime uğramış olsan secde eder misin?” diye sordu. Ben de “Hayır” diye cevap verdim. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Bunu yapmayınız, eğer ben birinin bir başkasına secde etmesini emredecek olsaydım kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim. Çünkü Allah kadınlar üzerine kocalar için bir hak koymuştur.” buyurdu.”12

Bir hadisin içerisinden küçük bir kısmını alıp, bağlamından kopararak ifade etmek yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilmektedir. Hadisin her iki versiyonunun da asıl konusu kadın-erkek eşitliği veya kadının konumu değildir. Meselenin aslı “secde” olduğu için hadise o açıdan bakılmalıdır. 

 

Diğer yandan Arap edebiyatı ve dil özellikleri açısından bu ifadelerin bir “mübalağa” sanatı olduğu da söylenebilir. Şüphesiz ki Allah ve Rasulü isteseydi kadınların kocalarına secde etmelerini emredebilirlerdi. 

 

Gelecek yazıda farklı hadislerden örnekle meselenin farklı boyutlarına değinmeye devam edeceğiz.

 


 

1 Tevbe, 71

2 Tevbe, 72

3 Ahzab, 35

4 Hadid, 12

5 Hadid, 18

6 Nur, 31

7 Tahrim, 3-4

8 Ahzab, 32

9 Ahzab, 30

10 Tirmizi, Rada, 10; Ebu Davud, Nikah, 40; İbn Mace, Nikah, 4

11 İbn Hibban, Sahih, c. 1, s. 722-723 (İbn Hibban bu hadisin isnadı için “hasendir” demiştir.)

12 Ebû Davud, Nikah, 40; Darimi, Sünen, 1/473