6 dk.
20 Eylül 2024
Kocaya Secde Etme Hadisi Üzerine | 3. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Kocaya Secde Etme Hadisi Üzerine | 3. Kısım

Not: Bu yazı, “Kocaya Secde Etme Hadisi Üzerine” başlıklı yazı dizisinin üçüncü yazısıdır. Serinin ikinci yazısına buradan erişebilirsiniz.

 

Kadının Kocasının Vücudundaki İrini Temizlemesi Hadisi
 

Ebû Said el-Hudri’nin (ra) rivayet ettiği bir hadis şöyledir: Bir adam kızını Efendimiz’e (sas) getirerek “Benim bu kızım evlenmek istemiyor!” der. Efendimiz (sas) de o kıza “Babana itaat et!” diye emreder. Kız ise Efendimiz’e şöyle bir soru sorar: “Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki bana kocanın karısı üzerindeki haklarının ne olduğunu bildirmediğin sürece evlenmem!” Efendimiz de şu cevabı verir: “Kocanın karısı üzerindeki hakkı şudur; eğer kocasında kanayan bir yara olsa ve o yarayı yalasa veya burnundan kan yahut irin aksa yine de kocasının hakkını yerine getirmiş sayılmaz!” Kız ise bu cevap üzerine; “Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki ebediyen evlenmeyeceğim!” der. Bunun üzerine Efendimiz “İzni olmadıkça onu evlendirmeyin!” buyurur.1

 

Bu hadisin çok değişik versiyonları bulunmaktadır. Hadis alimleri tarafından içlerinde senet yönünden sahih olmaya en yakın olan rivayetin ise bu rivayet olduğu belirtilir.

 

Bu hadisteki ifadeleri kabullenmek insanların özellikle de kadınların nefsine zor gelebilir. Ancak bu hadisin de münferit bir vakada inatçı gibi görünen bir kadına karşı söylendiği unutulmamalıdır. Efendimiz’in (sas) kullandığı bu üslubun da bir faydası varmış ki Efendimiz o kadına karşı o cümleyi kurmuştur. Dolayısıyla Efendimiz’in (sas) insanlara iğrenç gibi gelebilecek o betimlemeyi bilerek kullandığı anlaşılmaktadır. Çünkü duygusal bir sapmayı düzeltmek için bazen karşıdaki insanın sarsılacağı bir örnek vermek, öyle bir söz söylemek gerekebilmektedir. Bazı mizaçları veya bazı insanları ancak bu tür duygusal şoklar kendine getirebilmektedir. Demek ki o mizaçtaki bir kıza karşı “Bak bu yaptığın doğru değil!”, “Bu yaptığın şey çok kötü!” gibi zahiren daha normal görünen sözler işe yaramayacakmış ki Efendimiz bilerek öyle bir cümle kurmuştur.

 

Algılar, Üzerine Alınma ve Hakikat

 

Hakikat bizim algılarımızdan, duygularımızdan, eğilimlerimizden bağımsızdır.

 

Bu bağlamda Kur’an’ın çok istisnai birkaç durumda kadınlara yönelik ağır sayılabilecek hitapları kadınlarla ilgili yüzlerce ayet içinde birkaç taneyi geçmez. Aynı şekilde Efendimiz’in (sas) de kadınlarla ilgili bu tür kabul edilmesi zor görülen hadisleri birkaç taneyi geçmez.

 

Demek ki bazı durumlarda o ayet ve hadislerde geçtiği şekliyle davranmak ve öyle konuşmak gerekiyormuş ki Allah ve Rasulü öyle davranmış ve öyle konuşmuştur.

 

Bu noktada bazı erkek alimlerimizin kadınlarla ilgili konularda fetva verirken belli hatalara düştükleri de olmuştur. Kimileri dar bir meseleyi fazlaca genişletmiştir. Bazen münferit bir hadiseden umumi hüküm çıkaranlar olmuştur. Bazen de belirli şartlar ve durumlar altında söylenmiş bir hadisin her durum için geçerli olacağını iddia edenler olmuştur.

 

Diğer yandan bu tür hadisleri dünyadaki bütün erkekler veya bütün kadınlar için geçerli olabilecek bir zeminde ele almak da insanı hataya düşürebilmektedir. Örneğin, bir insan herhangi bir konuda herhangi bir ayet veya hadiste geçen “Şu ameli işleyenler cehennemde kalacaklardır.” veya “Şöyle davrananlar ateştedir.” gibi ibareleri duysa otomatik bir şekilde kendi cehennemini düşünür ve düşünmelidir. O amelleri ve cehennemi başkaları için düşünmek ve bu konuda fazlaca cüretkâr konuşmak insanı dengesizliğe düşürebilir.

 

Dolayısıyla erkekler hakkında da kadınlar hakkında da olan bu tür hadisler, okuyanları meselenin kendi dünyalarındaki yerini muhasebe etmeye yönlendirmelidir.

 

Üslup ve Ana Mesaj

 

Bazı hadis yorumcularının bu konularda meselenin zahirine, yani hadisin lafzına takılıp kaldığı, kabuktan öze geçemedikleri görülebilir.

 

Örneğin, bir lisenin önünden geçen bir insan o civardaki bir esnafa “Bu lisede sabah dersler kaçta başlıyor?” diye sorsa, o esnaf da “Ben bilmem, bak şu lacivert ceketli çocuklara sor. Onlar bilir.” dese ve o insan gidip lacivert ceket şeklindeki okul kıyafeti giyinmiş liseli gençlere o soruyu sorsa doğru cevabı alabilecektir. Ancak bütün lacivert giyenlerin o liseyle veya eğitim alanında uzman olduklarını düşünmek abes bir fikir olacaktır. Çünkü oradaki lacivert ceket esasında dıştan bir unsuru ifade eder ve hüküm de buna göre verilmelidir.

 

Örneğin Efendimiz (sas); “Üzerinize Habeşli, burnu kulağı kesik bir köle emir (başkan) tayin edilse, sizi Allah’ın kitabı ile sevk ve idare ettikçe onun emirlerini dinleyin ve ona itaat edin!”2 buyurmuştur.

 

Bu hadisin mesajı açık iken kalkıp da “Zenci ve Habeşli bir köle bulalım, onu başımıza emir tayin edelim, o da bizi yönetsin.” demek abes olacaktır.

 

Diğer yandan hadiste geçen “Habeşli, burnu kulağı kesik bir köle…” ibaresi toplumsal statü açısından alt sınıflarda yer alan, toplum tarafından aşağı görülen tüm insanları kapsamaktadır. Ancak bu hadisten sadece siyah-beyaz ırk meselesini anlamak çok dar bir bakış açısı olacaktır. Hatta bu hadisi böyle anlayan hiçbir şey anlamamış demektir.

 

Kadınlarla ilgili hadislerde de benzer bir durum söz konusudur. Kadınlarla ilgili bir hadis bizzat bir bölgedeki kadınlara ait bir durumu ifade ederken yahut bir vakıada geçen belli kadınlara dair bir durumu ifade ederken hadisi yorumlamada konu bütün kadınlara mâl edilebilmektedir. Bu da ilgili hadisleri anlamamış olmak demektir.

 

Bir önceki hadiste “Habeşli, burnu kulağı kesik bir köle” ibaresi geçmektedir. Farazî olarak Müslüman bir ülkede Habeşli ve köle birisinin başa geçtiğini düşünelim. İnsanlar bu devlet başkanına bakarak “Bunun burnu ve kulağı kesik değil, o zaman “Üzerinize Habeşli, burnu kulağı kesik bir köle emir (başkan) tayin edilse, sizi Allah’ın kitabı ile sevk ve idare ettikçe onun emirlerini dinleyin ve ona itaat edin!” hadisinin kapsamına girmez.” deseler bunun ne kadar mantık dışı bir yorum olduğu anlaşılır. Yahut yukarıda lacivert ceketli lise öğrencisine bir soru sorup da doğru cevabı alan adam bütün lacivert ceketlilerin o konuda uzman olduğunu iddia etse ne kadar abes bir iddiada bulunduğu bilinir. Aynı şekilde kadınlarla ilgili hadislere bakarak, yer, zaman, durum, şartlar, kültür ve en önemlisi de “bağlam” meselesini göz ardı edenler ilgili hadislerden pek de bir şey anlamayacaklar veya daha kötüsü o hadisleri yanlış anlayacaklardır.
 


 

1 Bezzar 2/171 No: 1465, İbni Hibban 1289, İbni Ebi Şeybe 4/303

2 Buhari, Ahkam, 4