Namazın Verimini Arttırmak | 2. Kısım
Not: Bu yazı, “Namazın Verimini Arttırmak” başlıklı yazı dizisinin ikinci yazısıdır. Serinin ilk yazısına buradan erişebilirsiniz.
Abdest
Abdest, namaza ilk hazırlıktır. Bu hazırlığın eksiksiz olması için abdestin ne manaya geldiğini anlamamız gerekir.
Abdest, Allah’ın huzuruna çıkmak için hem bedenen hem de ruhen temizlenip arınmanın adıdır. Namazı daha derinden hissedebilmek için işe abdestten başlamamız lazım. Yani sadece abdest almak değil abdesti niçin aldığımızı da düşünmemiz lazım. “Allah’ım! Senin huzuruna dünyevi duygulardan uzaklaşmış bir insan olarak çıkmam için bana namazdan önce abdest almayı emrettin. Efendimiz’in (sas) de her zaman abdestli olmaya özen gösterdiğini biliyorum. Demek ki sen huzuruna abdestli çıkmamı istiyorsun. Ben de bu emrine uymak için abdest alıyorum. Başka bir şey emretseydin onu da yapardım Rabbim!” düşüncesi içinde olmalıyız.
Bu bağlamda abdest almayı ibadet için özel bir kıyafet giyinmek şeklinde algılayabiliriz. Yani biz namazdan önce abdest almış olmakla adeta namaz için özel bir elbise giyiyoruz ve o elbiseyle Allah’ın huzuruna çıkıyoruz. Bu yönüyle abdestini güzelce almış bir insanın misal alemlerinde nasıl göründüğünü, görüntüsünün o alemlere nasıl aksettiğini şüphesiz Allah bilir. Bir de Allah’ın izin verdiği melekût aleminin sakinleri ve hafaza melekleri görebilirler. O alemlerde güzel görünmek istiyorsak abdestimize dikkat etmemiz gerekir.
Diğer yandan literatürümüzde “abdest duaları” diye bir kavram vardır. Aslında abdest duaları sünnet değildir. Yani Efendimiz (sas) abdest alırken özel bir dua yapmamıştır. Bu nedenle abdest alırken her bir abdest uzvunun yıkanmasında farklı bir duayı okumak sünnet değildir. Ancak literatürümüze yerleşen abdest dualarını okumanın da elbette bir sakıncası yoktur. Hatta bu duaların her biri içeriği açısından Efendimiz’in (sas) sözlerine dayanır. Bu nedenle bu dualar okunursa okuyanı manevi iklimlere çeker götürür.
Abdest dualarına ayrı ayrı değinmeyeceğiz. Ancak şu kadarını bilelim ki; abdest almadan önce Euzü Besmele çekmek, abdesti sünnete uygun sırasına göre almak, abdest bittikten sonra da Kadir suresini okumak yahut şehadet getirmek sünnettir. Bunların yanında Efendimiz’in (sas) abdest aldıktan sonra okuduğu ve okuyana Cennetin sekiz kapısının açılacağını müjdelediği, dolayısıyla okunması sünnet olan bir dua vardır. Dua şu şekildedir:
أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ اللَّهُمَّ اجْعَلْنِى مِنَ التَّوَّابِينَ وَاجْعَلْنِى مِنَ الْمُتَطَهِّرِينَ
Eşhedü en lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerike lehû ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasulühû… Allâhümme’c alnî minettevvâbin ve’c alnî mine’l mütetahhirîn…
“Ben, Allah’tan başka ilah olmadığına, O'nun tek olup ortağı bulunmadığına şahitlik ederim. Yine şahitlik ederim ki Muhammed O’nun kulu ve Rasulüdür. Allah’ım! Beni tövbe edenlerden/Sana yönelenlerden ve temizlenenlerden eyle!”
Bu duada “Allah’ım! Beni tevbe edenlerden, yani günahlardan vazgeçip San’a ve Sen’in rızana uygun olanlara yönelenlerden ve temizlenenlerden eyle!” kısmına dikkat edelim. Abdest alırken abdest suyuyla beraber günahların da döküleceğini zaten Efendimiz (sas) beyan etmiştir. Bir de üzerine “Allah’ım beni tevbe edenlerden ve temizlenenlerden eyle!” diye dua edince namaz kılmaya yani Allah’ın huzuruna çıkmaya ve namazı daha derinden hissederek kılmaya bir adım daha yaklaşmışız demektir.
Ezan
Ezan Allah Teala’nın namaza olan davetinin müezzinler tarafından hatırlatılmasıdır. Aynı zamanda dinimizin şeairinden yani alametlerinden biridir. Efendimiz de (sas) bir hadislerinde “Ezanı işittiğiniz zaman müezzinin dediğini deyiniz…” buyurmuştur. Demek ki ezan okunurken mümkün olduğunca başka işlerle ilgilenmemek, ezan cümlelerini tekrar etmek gerekir.
Yine Efendimiz (sas) “Hayya ale’s salâh” ve “Hayye ale’l felâh” kısımlarına gelince “La Havle ve lâ kuvvete illâ billâh” dememizi söylüyor. “La Havle ve lâ kuvvete illâ billâh”, “Havl ve Kuvvet sadece Allah’ındır.” anlamına gelir. Peki neden havl ve kuvveti Allah’tan istiyoruz? Çünkü havl, değişim-dönüşüm için gerekli güç kaynağıdır. Namazda günlük hayat akışımızdan daha farklı bir hâle bürünürüz ve bu bizim için bir değişim bir dönüşümdür. Bunu sağlamak için Allah Teala’nın bize katından bir havl vermesine muhtacız. Yine havl yönlendirebilme, kendisinin gideceği yönü belirleme gücüdür. Kuvvet ise belirlenen yönde gitmeyi, ilerlemeyi sağlama işidir. Havl için direksiyon hakimiyeti, kuvvet için de gaza basma diyebiliriz. Namaz kılmaya karar verme havl, namazı kılma ise kuvvet sayılabilir. Bunu Allah’tan istiyoruz. Çünkü namazı hakkıyla eda etmek, huşûyu her zaman korumak ve sonuçta kurtuluşa ermek aslında kolay bir iş değildir. Dolayısıyla bir Müslüman ezan cümlelerini tekrar ederken bir yandan “La Havle ve lâ kuvvete illâ billâh” demekle “Allah’ım! Senin havl ve kuvvetin olmazsa ben bu namazı hakkıyla eda edemem, namazın hakkını veremem ve tam kurtuluşa da eremem. Ne olur benim aczime merhamet et ve namazı hakkıyla eda etmemi, kurtuluşa ermemi nasip eyle!” demiş olmaktadır.
Ezan bitince Efendimiz’in (sas) okumamızı istediği bir dua vardır. Efendimiz (sas) bu duayı okuyanlara şefaatinin vacip olacağını müjdeler. O dua şudur:
اللَّهُمَّ رَبَّ هَذِهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ وَالصَّلَاةِ الْقَائِمَةِ
آتِ مُحَمَّداً الْوَسِيلَةَ وَالْفَضِيلَةَ وَابْعَثْهُ مَقَاماً مَحْمُوداً الَّذِي وَعَدْتَهُ
Ey bu mükemmel davetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed’e sana yaklaştırıcı her türlü vesileyi ihsan et, onu faziletlerle donat. Onu -Kur’ân-ı Kerîm’inde- vaad ettiğin Makâm-ı Mahmûd’a, övgü makamına yücelt!
Kâmet
Kâmet bildiğimiz gibi farz namazlardan önce namazın başlayacağını bildiren sözlerdir. Ancak Türkçede kâmet olarak bildiğimiz kelimesinin aslı ikâmettir. İkâmet ise bir şeyi hakkını vererek yapmak, devam ettirmek demektir. Ezan, namaz vaktinin girdiğini belirtirken ikamet de farz namazın başlamak üzere olduğunu haber verir.
İkâmet veya Kâmet okunurken ezandaki cümlelerin aynısı daha serî bir hâlde okunur. Sadece “Hayye ale’l felâh” denildikten sonra iki defa “Kad kāmeti’s-salâh” denilir ki “Namaz başladı!” demektir.
Efendimiz (sas) ezan ve ikamet arasında yapılan duaların kabul edileceğini müjdeliyor. Bu arada “En güzel dua hangisi olabilir, onu isteyeyim.” diye soracak olanlara da “Allah’tan dünyada ve ahirette afiyet isteyin.” buyuruyor. Bu noktada ezan ve kamet arasında şu duayı okumayı alışkanlık haline getirmemiz güzel olacaktır:
“ALLÂHUMME İNNÎ ES’ELÜKE’L-AFVE VE’L ÂFİYETE Fİ’D-DÜNYÂ VE’L-ÂHİRAH.”
“ALLAHIM! SENDEN DÜNYA VE AHİRETTE AF VE AFİYET İSTİYORUM.”
Şunu da hemen belirtelim: Cemaatle kılınan farz namazlardan önce kamet getirmek sünnettir. Ancak tek başımıza kılacağımız farz namazlardan önce de kamet getirmemiz faziletli görülmüştür.
Ayrıca kametten sonra ezan duası yapmak da güzeldir. Özellikle günlük hayatın koşturmacası içinde ezanı takip edemeyen ve ezan hemen bittikten sonra ezan duasını okumaya vakti olmayanlar farz namaza durmadan önce kamet getirdikten sonra ezan duasını okurlarsa kaçırdıkları bir fırsatı yakalamış olacaklardır.
Kâmet de aslında abdest ve ezan gibi bir namaza giriş enstrümanıdır. Abdest almakla başladığımız huzura çıkış yolculuğu ezan ve dualarla devam eder, Namaz için niyet edip tekbir getirdiğimizde de huzura çıkmış, kabul edilmiş sayılırız.