5 dk.
16 Ocak 2024
Zikir Çekmede Sayıların Sırları | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Zikir Çekmede Sayıların Sırları | 2. Kısım

Not: Bu yazı, “Zikir Çekmede Sayıların Sırları” başlıklı yazı dizisinin ikinci yazısıdır. Serinin ilk yazısına buradan erişebilirsiniz.

Altıncısı: Hadislerde sayı hâlinde belirtilen zikirlerin o sayılarla çekilmesi güzeldir, önemlidir. Hatta bunun dışında insanlar bazı zikirleri de belirli sayılarla çekebilirler. Örneğin bir insan bir hadiste geçmemiş olsa da günde bin defa “La ilahe illallah” zikrine devam edebilir ve bu kendisi için iç ve dış disiplini sağlayan nurani bir kaynak hâline gelebilir. 

 

Ancak, Esmaül Hüsna’dan herhangi bir isim veya zikrin ebced değeri kadar çekilmesinin şart olduğu, o sayı kadar çekilmezse sırrın bozulacağı şeklindeki söylemler yanlıştır. 

 

Örneğin “Yâ Latîf” zikrine devam etmek isteyen bir insan Latif isminin ebced değerinin 129 olduğunu öğrenir ve günde 129 defa Ya Latif çekebilir. Bunun yanlış veya bidat olduğu söylenemez. Ancak 128 veya 130 defa çekmenin caiz olmadığı, eksik veya fazla çekilmesi hâlinde bütün sırrın bozulacağı ve Latif isminin manası lütuflarını incelikle ve rıfk ile vermek manasının tecelli etmeyeceğini söylemek yanlıştır. Çünkü, Allah Rasulü (sas) ve sahabe efendilerimiz Allah Teala’nın herhangi bir isminin ebced değeri karşılığındaki sayı kadar zikredilmesine dair herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Bu tür mülahazalar sonraki nesillerin belki kendi kişisel tecrübelerini aktarmalarıyla ortaya çıkmıştır. “Kesinlikle yanlıştır, haramdır, bidattır, uzak durulmalıdır.” diyemesek de ebced değerlerine özel sırlar atfetmek, bunları herkes için bağlayıcı hükümler gibi lanse etmek, daha da ötesi Allah Teala’nın uluhiyetine ve rububiyetine dair icraatlarıyla ilişkilendirmek pek uygun olmasa gerektir.

 

Yedincisi: Daha önce de belirttiğimiz gibi sayılarla veya sayı sembolizmiyle ilgilenen alimler olmuştur. Ancak bu alimler bu meseleleri dinin esası saymamışlar, bir çeşit yardımcı malzeme olarak kullanmışlardır. Dolayısıyla onların yaptıklarına bakıp da “O hâlde biz de bu meselelerle ilgilenmeliyiz.” sonucunu çıkarmak pek makul değildir.

 

Bediüzzaman bir yerde kendisine yöneltilen “İlm-i cifre (cifir ilmine) anahtar olacak bir ders istiyorsunuz.” talebine karşılık şu cevabı vermiştir:

 

“İlm-i cifir, meraklı ve zevkli bir meşgale olduğundan vazife-i hakikiyeden (asıl hakiki vazifeden) alıkoyup meşgul ediyor. Hatta kaç defadır esrar-ı Kur’aniyeye (Kur’an’ın sırlarına) karşı o anahtar ile bazı sırlar açılıyordu; kemal-i iştiyak (ciddi bir istek ve arzu) ve zevk ile müteveccih olduğum (yöneldiğim) vakit kapanıyordu. Bunda iki hikmet buldum: Birisi “Lâ ya’lemu’l gaybe illallah” (Gaybı sadece Allah bilir)1 yasağına karşı hilaf-ı edebte (edep dışı harekette) bulunmak ihtimali var. İkincisi, hakaik-ı esasiye-i imaniye ve Kur’aniyenin (iman ve Kur’an esaslarına dair hakikatler, iman ve Kur’an’ın temel meseleleri) berahin-i katiye (kesin deliller) ile ümmete ders vermek hizmeti ise ilm-i cifir (cifir ilmi) gibi ulum-u hafiyenin (gizli ilimlerin) yüz derece daha fevkinde (üstünde) bir meziyet (üstün özellik) ve kıymeti vardır. O vazife-i kudsiyede (kutsal vazifede) kat’î hüccetler (güçlü deliller) ve muhkem (sağlam) deliller suiistimale (kötüye kullanmaya) meydan vermiyorlar. Fakat cifir gibi muhkem kaidelere (sağlam ve objektif prensiplere) merbut (bağlı) olmayan ulum-u hafiyede suiistimal girip şarlatanların istifade etmeleri ihtimalidir.”2

 

Dolayısıyla bu tür gizemli ve cazibeli konulara meyletmek insanın zihnini hakiki meselelerden, iman ve Kur’an hakikatlerinin herkesi ilgilendiren asıl yönleriyle ilgilendirmekten uzaklaştırır denilebilir. O hâlde cifir, ebcet, numeroloji, burçlar, astroloji gibi kesin delillere dayanmayan, sağlam prensipleri bulunmayan, Kur’an ve sünnette de asılları olmayan konular Kur’an’ın, sünnetin veya İslam’ın hedefi, maksadı, ana konusu değildir ve bunlarla ilgilenmek genellikle vakit kaybıdır diyebiliriz.

 

Sonuç olarak: Hadislerde 33, 10, 3 gibi açık bir şekilde sayı olarak belirtilen zikirleri çekerken o sayılara riayet edilebilir ve edilmelidir. Hadislerde açıkça belirtildiği için bu sayılarla zikretmenin veya dua etmenin bir aslı, kaynağı vardır. Ancak muhkem ayetler ve sahih hadislerin gösterdiği sayılar dışındaki sayıların herhangi bir aslının, esasının dinde olmadığı rahatlıkla söylenebilir. 

 

Bununla birlikte bir insan “Ben Ya Latif zikrini ebced değeri olan 129 defa çekmek ve bunu sürdürmek istiyorum. Böyle davranmayı da anlamlı buluyorum.” dese buna “Kesinlikle bâtıldır, bidattır, haramdır.” diyemeyiz ve böyle diyerek bir insanı Allah’ı zikretmekten uzaklaştırmaya çalışacak değiliz. Ancak muhkem ayet, sahih hadis ve bunlara ek olarak belki kontrollü deneyler sonucu oluşacak kesin bilgi gibi bir bilgiye dayanmadan bunlar için başkalarını da bağlayacak şekilde hükümler verip “Mutlak doğrudur, herkes yapmalıdır.” denilmemelidir. 

 

Özellikle sayılarda mutlaka bir hikmet ve gaybî esrarlar aramaya çalışmak günümüz insanı için genellikle boş bir iştir. Çünkü bu meseleler yöntemi ve prensipleri belirli objektif kriterlere dayanan bir ilim dalı olmaktan çok kişisel kabiliyetlere bakar ve bunun için de belki en az bir Muhyiddin Arabi, bir Abdülkadir Geylani, bir Bediüzzaman olmak gerekebilir. Bunun dışında bu meselelerin günümüz insanına hiçbir şey kazandırmayacağını söylemek mümkündür. Belki dini konulara karşı lakayt insanların nazarlarını namaza, Kur’an’a çekmek için bir ödül malzemesi gibi kullanılabilir ancak bu da tartışmalı bir yöntem olsa gerektir. Bunun dışında insanların bu tip ilimlerle -her ne kadar cazip de gelse- ilgilenmelerini tavsiye etmeyiz.

 

Allah Teala’dan bizleri iman ve Kur’an hakikatlerinin temel meseleleriyle meşgul etmesini ve bize bu meşguliyetten lezzet almamızı sağlayacak devamlı bir şevk vermesini diler ve dileniriz.

 


 

1 ) Neml, 65

2 ) Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, 9. Lema, 3. Sualiniz