Muhtasar eserler | Kitap okumak üzerine | 4. Kısım
Bu yazı, "Kitap okumak üzerine" başlıklı yazı dizimizin dördüncü yazısıdır. Serinin üçüncü yazısına buradan erişebilirsiniz.
Soru: Kaynak kitapların bizzat kendilerini veya kaynağa en yakın kitapların okunmasını tavsiye ediyorsunuz. Peki kaynak kitapların muhtasar (kısaltılmış veya özetlenmiş) hâllerini okumayı tavsiye eder misiniz?
Cevap: Muhtasar eserler, bir eserin belirli ihtiyaçlara binaen kısaltılmış ve özetlenmiş hâlidir. Eskiden medreselerde öğrencilerin o anki eğitim durumlarına ve ihtiyaçlarına göre onlar için gereksiz görülen bölümler çıkarılır, ayrıca anlaşılmayan kısımların açıklanması ve özeti yapılırdı. Diğer taraftan bir telif kitapta bulunan bilgilerin kaynakları ve alıntı sözlerin isnat zincirleri eserin hacmini artırdığı için bilgi akışında da kesintilere neden olurdu. Bu sakıncaların ortadan kaldırılması için de kitabın hacmini artıran bu unsurların kaldırılmasıyla ortaya çıkan daha kısa metinler de muhtasar eserlerdir.
Ayrıca bazı eserlerin bazı bölümleri sonraki devir insanlarına hitap etmez hâle gelince o kısımlar da çıkarılmaya başlanmıştır. Bir de eserin muhtevası, belirli bir eğitim düzeyindeki insanlar için anlaşılması zor olduğunda o eser, yazar dışında birisi tarafından daha anlaşılır hale getirilerek ihtisar edilebilmiştir.
Günümüzde de hacimli eserlerin özet halinde yani ihtisar edilerek yayınlanmaları geleneği devam etmektedir. Bu kısaltmaların nedenleri ise geçmişe göre daha azalmış durumdadır. Günümüzdeki muhtasar eserlerin ya da eski hacimli eserlerin günümüzde muhtasar bir formatta yayımlanmalarının en önemli nedeni, okuyucu gözünü korkutmamak, okumayı kolaylaştırmak olarak özetlenebilir.
Seyyid Kutup’un normalde 16 cilt olan tefsirini Hassan Abdülmennan 5 cilt halinde kısaltmış ve bunun nedenleri ise ilgili eserde şu şekilde açıklanmıştı: Konuların çeşitli ve dağınık olması, aynı konuların sık sık tekrar edilmesi, böylece okuyucunun konular arasında bağlantı kurmakta zorlanması ve okuyucuda bıkkınlık hissi uyandırması…
İhya-ı Ulumu’d-Din ise bildiğiniz gibi Gazali’nin 4 büyük cilt veya 8 küçük cilt halinde yayımlanan önemli bir kitabıdır. Geçmiş dönemlerde İbn-i Cevzi bu eseri gözden geçirmiş, kendince bir eleme yapmış, sağlam ve sahih olan görüşleri bırakmış, sahih bulmadığı görüşleri çıkarmış, yine kendince bazı eklemeler ve çıkarmalar yaparak “Minhacu’l-Kasıdîn” adıyla 2 ciltlik bir eser ortaya koymuştur. Günümüzde de bu 2 cilt bazı yayınevleri tarafından bazen yine 2 cilt halinde basılıyor. Bazen de Şuayb ve Abdülkadir el-Arnaut isimli yazarların daha da özetleyerek tek cilt haline getirdikleri şekilde, yani muhtasarın muhtasarı, özetin özeti olarak basılıyorlar.
Günümüzde halen özellikle tefsir kitaplarıyla ilgili muhtasarlar (özetler) yayımlanmaya devam etmektedir. Ancak bu konuda öncelikle bilinmesi gereken şudur ki; muhtasarlar genellikle asıl eserin yorumu konumundadır ve bu nedenle her ihtisar, her özet bir bakıma asıl kitaptan daha farklı bir kitaptır.
Normal şartlar altında veya özel şartlar gerektirmedikçe İhya, Mektubat, Kurtubi Tefsiri, Mesnevi gibi kaynak niteliğindeki kitapların muhtasarlarının okunması pek tavsiye edilebilecek bir şey değildir.
Çünkü her şeyden önce bu kitapların çoğu Arapça ve Farsça yazıldıkları için orijinalleri itibariyle yabancı dildeki yayınlardır. İhya ve Kurtubi tefsiri Arapçadır, Mesnevi Farsçadır. Bunların tercümelerinde bile siz aslında yazarın asıl söylediklerine değil mütercimin söyledikleriyle muhatapsınız demektir. Tercümanın yetkinliği, kaynak dile ve kitabın konusuna vukufiyeti, yazarın fikirlerine aşinalığı, yayınevinin bu konularda ciddi bir yayınevi olması gibi avantajlar çeviri eseri orijinaline daha yakın belki en yakın haliyle okumamızı sağlayabilir. Hatta bu bağlamda öyle çeviriler vardır ki (dipnotlarla, karşılaştırmalı analizlerle, eleştirel metinlerle zenginleştirilmiş çeviriler) orijinal kitabın bizzat kendisinden daha faydalı bile olabilir.
Ancak muhtasarlarda siz aslında örneğin Gazali’yi tam olarak okumuş olmazsınız ancak Gazali’yi çeviren ve bunu özet halinde veren yazarın veya çevirmenin anladığı şeyleri okumuş olursunuz.
Diğer yandan muhtasarların kendi içinde bazı türleri de olabilir. Örneğin İhya’nın 2 farklı muhtasarı vardır. Birincisi İhya’nın bütün konularını, alt başlıklarını alır ancak hepsinde kısaltmalar yaparak özetler çıkarır ve bu şekilde bir kitap basar. İkincisi ise, İhya’nın belli başlı konularını aynen çevirir, her konusunu çevirmez. Bu da bir cins muhtasardır. İkinci tür birinci türe göre daha verimlidir diyebiliriz.
Diğer yandan bu özet veya kısaltmaları okuma konusunda da bir denge durumunu, farklı şartları göz önüne almak gerekecektir. İnsanlar farklı yaşlarda, farklı imkanlarda, farklı şartlarda ve farklı mizaçlarda olabilir ve olur. Her şarttaki, her yaştaki ve her durumdaki insana aynı şeyi tavsiye etmek de her zaman faydalı olmaz.
Bu nedenle örneğin Risale-i Nurların bazı versiyonlarında sayfanın bir tarafında orijinal metin diğer tarafında sadeleştirilmiş metin halinde basıldığı durumlar var. Şartlar, ilgi düzeyi, öğrenmeye açıklık gibi konularda pek sorun yaşamayanlar için her zaman orijinal metin tavsiye edilir. Hatta bu eserleri başlarda pek anlamayan, kelimelere yabancı kalanlar için cümlelere pek aşina olmasa bile biraz zorlanarak da olsa kısa bir süre, hızlıca, anlamadan okuyabildiği kadar okuması tavsiye edilir. Zamanla bu eserlerin cümle yapısına ve kelimelerine aşina hale gelinecek, kısa sürede de eserler anlaşılabilecektir. Ancak mesela bir insan bunu hiç yapmayacaksa, aşırı zorlanacak ve zorluğu da göze alamayacaksa, Risaleleri okumaya gerçekten ihtiyaç duymuyor ama konu hakkında yüzeysel de olsa bilgi sahibi olmak istiyorsa, imani konuları da daha çok iman hakikatlerinin delillendirilmesinden ibaret ele alıyorsa, bu sadeleştirilmiş metinlerin faydasını görebilir.
Bazı romanların hatta bilimsel eserlerin temel düşüncelerini aktaran basitleştirilmiş kitaplar hatta onların çizgi roman formatında basılı halleri de vardır. Aynen onun gibi bir insan kendi anlayış seviyesine, ayırabildiği zamana, bakış açısına, nelerden hoşlanacağına, neyi rahat okuyabileceğine bakarak bazen o muhtasarlar/sadeleştirilmiş kitapların okunmasından fayda kazanabilir.
Örneğin Türkçede Kant’ın, Hegel’in ve başka önemli isimlerin bazı eserlerinden alıntılar yapılarak oluşturulan kitaplar vardır. Bunlar okununca tabii ki Kant’ı veya Hegel’i tamamen okumuş olmazsınız. Bununla birlikte o isimler ve düşünceleri hakkında temel düzeyde fikir edinebilmek için öylesi kitapları okuyacaksanız, o konuda da o isimlere ve konulara hakim isimlerin hazırladığı kitapların okunması, rast gele alıntılarla hazırlanmış, konuya vâkıf olmayan isimlerin hazırladığı derlemeleri okumaktan daha iyi olacaktır.
Dolayısıyla bir insanın bir metnin doğrudan kendisiyle muhatap olacak bilgisi, imkanı veya şartları yoksa, bir metnin giriş seviyesinde bir versiyonunu okuyacaksa onun da iyisini, yani hakikaten giriş amacı taşıyan, konuyu gerçekten öğretmeye çalışan bir versiyonunu öne almak daha verimli olacaktır.
Bazen de muhtasarların ve benzeri kitapların yayımlanmasında tek amaç, okumaktan gözü korkan insanlara okumayı kolaylaştırmak, kaynak kitapları daha rahat okunabilir hale getirmek olabilir. Örneğin Kandehlevi’nin Hayatü’s-Sahabe isimli 4 ciltlik eseri “Hadislerle Müslümanlık” adı altında basılır ve okunması daha kolay hale getirilebilir ve bu zaten yapılmıştır. Hayatü’s-Sahabe eseri de siyer ve hadis kitaplarından yapılmış bir derlemedir. Özellikle insanları duygulandıracak, güzel ahlaka teşvik edecek, kimisi sahih, kimisi pek sahih olmayan rivayetlerden oluşmaktadır. Sahabe efendilerimizin cesareti, tevekkülü, ahlakı gibi başlıklardan oluşur. Orijinali ve tamamı 4 cilttir. Farklı nedenlerden dolayı farklı hikayeler ve bazı rivayetler tekrarlanmıştır çünkü onların farklı yönleri de farklı bağlamlarda öne çıkarılmak istenmiştir. Diğer yandan birileri de bu 4 cildi 1 cilt halinde kısaltmış ve yayımlamıştır. Bunun gibi, sadece rivayetleri kısaltan, yani anlamı değiştiren değil de metnin birazını kırparak veren kitaplar da giriş seviyesinde bir fayda sağlayabilir. Özellikle 4 cildi okumaya hiç vakit bulamayacak ve benzer rivayetleri arka arkaya görünce sıkılacak insanlar bu tek cildi okuyunca hiç okumamaktan daha çok fayda göreceklerdir doğal olarak.
Son olarak bazen bir eserin yazarı olan alim kendi eserini bizzat kendisi muhtasar hale getirebilmektedir. Bu şekildeki bir muhtasar elbette sıradan muhtasarlardan daha faydalı olacaktır ve ilgililerince okunmalıdır.
Sonuçta, insanlar keşke öğrenmeye daha fazla açık olsalar, keşke ilim öğrenmeyi daha çok sevseler, ilim dışındaki zararlı şeylere gönüllerinde daha az meyil olsa da asıl uğraşacakları sorunlar bu gibi sorunlar olsa... Belki de bunun için ciddi duaya ihtiyaç vardır.