8 dk.
01 Ocak 2023
Son nefeste iman etmek | 2. Kısım-gorsel
Youtube Banner

Son nefeste iman etmek | 2. Kısım

Bir köpeğe su verdiği için affedilen günahkar bir kadın veya bir kediyi aç bırakarak öldürdüğü için cehennemlik sayılan ve ibadetlerini aksatmayan kadın mevzusunu biliriz. Bu örneklerde de insanların pek farkına varmadıkları ancak kendi duygu ve düşünce dünyalarının bir yerlerinde sürekli var olan anlayışlar, kabiliyetler ve istidatlar bir yerden sonra tohumlarını patlatıp, kabuklarını kırıp açığa çıkabilmekte ve sonuçları cennet veya cehennem olabilmektedir.
 

Bunların “tek seferlik” veya “bir anda” gibi görünmeleri mümkün de olabilir ancak bu konuda esas olan bunların belirli süreçlerin sonunda ortaya çıkan ve artık görünür hâle gelen sonuçlar olmasıdır.

 

Örneğin; “Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk, hayra ve birr’e (üstün iyiliğe) yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (her hâli doğru) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûra) sürükler. Fücur da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.1 hadisinden de anlaşılacağı üzere bir kişinin Sıddıklardan veya kezzaplardan yazılması, hakkında iyi veya kötü bir hüküm verilmesi, onun bazı sözlerinin ve davranışlarının yani onun hayatındaki belirli süreçlerin bir sonucudur.

 

Bu durumda örneğin köpeğe su veren günahkar kadının bu amelini hayatının ondan sonraki döneminde kendisine hayır kapılarının açılması adına bir vesile, kedinin ölmesine neden olan kadının da bu amelini hayatının sonraki döneminde kendisine kötülük kapılarının açılması adına bir vesile veya bir dönüm noktası olarak anlamak daha doğru olacaktır.

 

Bu bağlamda son nefeste iman üzere ölmek için dua etmek ve bunu istemek yanlış değildir.

 

Yanlış olan şudur: İnsan bütün bir hayatını günahlarla, kişisel çıkarlar uğruna yaptığı zulümlerle, heva ve hevesini tatmin etme uğruna geçirmekle meşgul iken “Nasılsa ölmeden önce şehadet getirirsem cennete gireceğim.” diye düşünüyorsa bu kişiye “Ölüme yaklaştığında istersen 100 defa şehadet getir, yine de çok beklersin.” denilebilir. 

 

Ancak istikamet üzere yaşamaya çalışan, başkalarına zarar vermemek için dikkatli olan, Allah ve Rasulünün rızasını önemseyen bir insanın da bu hâlini son nefesine kadar devam ettirmeyi istemesinde elbette bir problem yoktur.

 

Ölüm anının maddi olarak da zor geçtiği bilinen bir gerçektir. Bazı tasavvufî tecrübeler içinde anlatıldığı şekliyle bu zorlu süreçte şeytanın insana imanını kaybetmesi adına ciddi vesveseler vereceği, hatta elinde bir bardak suyla beklediği ve imanına karşılık susuzluktan kavrulan o insana su vermeyi teklif edeceği de anlatılır. Böyle bir şeyin yaşanacağına dair sahih hatta zayıf bir rivayet dahi yoktur ancak bu anlatımı o andaki manevi sürecin bir modellemesi olarak anlamak da mümkündür. 

 

Burada önemli olan ölüm anında insanın belirli psikolojik bir imtihan süreci daha yaşadığının bilinmesidir. Bunu, bütün bir hayat boyu süren imtihanın son anları, sınav kağıdını teslim etme zamanı veya üst üste yaşanan sınavlardan sonraki en son mezuniyet sınavı olarak da düşünebiliriz. Elbette ki insan her sınava olduğu gibi mezuniyet sınavına da iyi çalışmalıdır ve bu sınav için de dua etmelidir. İman ve salih amellerle ilgili problemlerini daha önceden çözmüş olmalıdır ve böylece son anın imtihanını daha kolay atlatabilecektir. Böylelikle belki de şeytan onun yanına dahi yaklaşamayabilecektir ama “Allah’ım! Bana ölüm anında da, ölüm sekeratını yaşayacağım o zorlu süreçte de yardım et. O son imtihanı da kolay atlatabileyim. Son nefeste imanımı koruyabileyim.” şeklinde dua etmek güzeldir, iyidir ve doğrudur.
 

Bir hadis-i şerifte Efendimiz (sav) “Şüphesiz bir adam insanlara göründüğü kadarıyla cennetliklerin ameli ile amel eder. Halbuki o cehennemliklerdendir. Bir adam da insanlara göründüğü kadarıyla cehennemliklerin ameli ile amel eder. Halbuki o cennetliklerdendir.”2 Buyurur. 

 

Bu hadisi biraz yüzeysel bir mantıkla anlayan insanlar her an her şey olabilirmiş, bu iş rast gele zar atmak veya kumar oynamak gibiymiş şeklinde anlayabilirler.

 

Elbette hayır! Kumar oynamıyoruz zar da atmıyoruz. Cennet veya cehennem zar atarak kazanılabilecek veya düşülebilecek bir yer değildir.

 

Hadis-i şerifteki “amel” terimleri anahtar kavramlardır. Dolayısıyla asıl dikkat çekilmek istenen şey amellerdir. Bazen amellerimiz salih bir dairede görünür. Bir insan beş vakit namazının beşini de cami cemaatiyle kılabilir. Ancak örneğin ihlas eksikliği gibi bir durumda o amelin o insanı cennete götürmesi zaten pek mümkün değildir. Yine bir insan fiziksel tembellik, irade zafiyeti gibi nedenlerle bazı günahları alışkanlık haline getirmiştir. Ancak buna dair pişmanlığı süreklidir. Kurtulmak istiyor ve sürekli dua da ediyordur. Her günah işleyişinin ardından istiğfar ediyor fakat dayanamayıp yine o günaha giriyordur. Bu insanın affedilmesi de mukadderdir, Allah’ın takdirine aittir. Hadis daha çok bununla ilgiliyken cennetlik veya cehennemlik olmanın kumar gibi bir şeyin sonucu olduğu iddia edilemez.

 

İnsan nefsini iyi bilen, tanıyan bazı maneviyat büyükleri insanlar kendilerini rahata alıştırmasın, az çok salih amel de işleyebilsin, salih amel işleyenler de kendi amellerini beğenmesin, ucbe düşmesin, bu konularla ilgili kendilerini garantili bir güven içinde hissetmesinler diye “Son nefesinizde imanınızı kaybedebilirsiniz, dikkatli olun.” gibi uyarılarda bulunmuşlardır. Bu da doğru bir tavırdır çünkü zaten bir insanın “Ben Salihlerden oldum, kurtuldum, Allah cennetine beni almayacak da kimi alacak.” gibi bir düşünceye kapılıp bunun ferahlığını yaşaması onun için neredeyse bir cehennem bileti olacaktır.

 

İnsan bu dünyada sürekli teyakkuz halinde olmalıdır. Ne tam yeis ne tam emniyet doğrudur. Havf ve reca arasında, her an her şeyin olması mümkünmüş gibi yaşamalı, “Benden bir şey olmaz, ben kesin cehennemliğim.” de dememeli, kendini kesin cennetlik gibi de görmemelidir.

 

Trafik kazalarının en çok gidilmek istenen yere yaklaşıldığında gerçekleştiğine dair çeşitli istatistikler vardır. Bu istatistiklerin bize anlattığı şey insanların güven hissinin yanlış yerlerde yanlış zamanlarda kullanılmasının kazaya neden olabileceğidir. Burada asıl sorun sürücünün evine veya varmak istediği yere yaklaşması değildir. Asıl sorun sürücülerin güven hisleri nedeniyle kendilerini aşırı rahat hissetmeleri ve kontrollü davranmayı bırakmaları, hedef noktaya varacaklarına dair kendilerini garantide hissetmeleridir.

 

Bu bağlamda imanın hayatımızın her alanında lazım olduğunu, öldükten sonra da her menzilde; kabirde, sorgu sual esnasında, mahşerde, mizanda, sıratta lazım olduğunu unutmadan onu sürekli beslemenin bir zaruret olduğu anlaşılmalıdır. 

 

İnsan hayatının her yaş diliminin, her döneminin farklı imtihanları vardır. Bununla beraber ecelin ne zaman geleceği de belli değildir. İnsan bir imtihan süreci içinde bu imtihanı kaybetme aşamasında iken ecel gelebilir. Bir günah işlemek amacıyla trafikte giderken bir kaza sonucu hayatını kaybedebilir. Namaz kılarken ölebileceği gibi bir harama bakarken, gıybet ederken, birilerine haksızlık ederken de ölebilir. İmani bir konuda şüphe ve vesvese içinde olduğu bir dönemde de vefat edebilir. 

 

Uzun süre bolluk içinde yaşayan ve ibadetlerini aksatmayan bir insan darlıkla imtihan edildiğinde “O kadar ibadet ettik, namaz kıldık, zekat sadaka verdik, bu imtihan neden?” gibi kötü bir düşünceye kapıldığı süreçte vefat edebilir.

 

Benzer şekilde darlık anlarında ibadetlerini aksatmayan, iman üzere olan, ancak içinde kendisine haksızlık ettiğini düşündüğü insanlara karşı sürekli bir kin ve intikam hisleriyle dolu birisi de eline fırsat ve güç geçince zulmetmeye başlayabilir. Böyle anlarda insanın içinden bir Firavun, bir Nemrut çıkabilir. Kişi bu zulmetme süreci içinde de vefat edebilir ve bir zalim olarak ölmüş olur.

 

Bu nedenle de son nefeste veya son anlarında iman ve İslam üzere olabilmenin kıymeti büyüktür. Dolayısıyla insan, hiç imtihan edilmediği ancak edilebileceği hâller üzerinde de şimdiden sağlıklı ve aklı başında iken çalışmalıdır.

 

Allah Teala’dan imanımızı güçlendirmesini, imanımızı takviye edecek amelleri, sözleri, davranışları bize kolay ve güzel göstermesini, hayatımızın her anında imanımızı muhafaza etmesini, son nefesimize kadar olduğu gibi son nefesimizde de bizi bu şuurdan ayırmamasını diler ve dileniriz.

 



1 ) Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-105

2 ) Buhari, Cihad, 77; 6683